"Yapacak bir şey yok artık oğlum!" -72-

A -
A +

Çaresizce sanık sandalyesinde oturan oğluna baktı Safiye... Hakan şaşkın bir şekilde etrafına bakınıyordu. Avukat Kadir bey Safiye'nin yanına yaklaştı: - Elimden geleni yaptım Safiye hanım. Ama bunun ötesinde bir sonuç da olamazdı zaten. Biliyorduk bunu. Başını salladı bitkin bir şekilde: - Sağol avukat bey. Senin yapacak bir şeyin yok, görünen köy kılavuz istemez. Bu da benim kaderim. Hayatımın bundan sonrası da hapishane kapılarında geçecek demek ki... Acı bir şekilde gülümsedi: - Kendimi neyle teselli edeceğimi bir becerebilsem, üstesinden geleceğim bunun da fakat... *** Elindeki naylon poşeti koltuğunun altına sıkıştırıp sıra halinde bekleyen insanların arkasına geçti Safiye. Hakan'ın cezası temyizde de kesinleşmiş, karar olduğu gibi kabul edilmişti. Zavallı kadın artık haftanın bir günü görüş için hapishaneye geliyor, oğlunu ziyaret ediyordu. Gücünün yettiği kadar onun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor, hapishane yönetmeliğinin izin verdiği şekilde ona erzak, giyecek, bulabilirse eğer para getiriyordu. Avukat Memduh bey ofisini kapatmıştı. Daha önceden planladığı gibi artık çalışmayacak, o yıllara kadar edindiği birikimleriyle yaşantısını sürdürecekti. Safiye'nin emekliliği de gelmişti. Maaşı bağlanmış, işlemleri tamamlanmıştı. Aldığı paradan evinin kirası çıktıktan sonra elinde ancak karnını doyuracak kadar bir miktar kalıyordu. O yine de bu cüz'i miktardan arttırıp oğluna destek olmaya gayret ediyordu. Kapıdaki görevli memur cezaevine giriş kâğıdını inceledi ve gülümsedi: - Hoş geldin abla... Geç içeriye. Artık herkesi tanıyordu cezaevinde. Ağır adımlarla yürüdü. Geniş avlunun sol tarafındaki binaya girdi. Burada üstü başı, getirdiği paket kontrol edilecekti. Sıranın kendisine gelmesini beklerken kendisi gibi yakınlarını ziyarete gelen ve artık tanıdık olan yüzleri inceliyordu. Görevli kadın memur üzerini aradı. Sonra içeri geçmesi için işaret etti. Görüş bölümüne girince beklemeye başladı. Tel örgülerle ayrılan bölüme doğru ilerledi. Mahkumlarla ziyaretçileri büyük bir cam ayırıyordu. Bölmelere ayrılmış, herkesin görüşmesi için küçük odacıklar yapılmıştı. Burada iletişimi sağlayan camda açılmış küçük deliklerdi. Oğlunun sesini bu delikler sayesinde duyabiliyordu. Beklemeye başladı. Az sonra camlı bölmenin ardındaki büyük demir kapı açıldı ve Hakan göründü. Çok zayıflamış, saçı sakalı uzamıştı. Yaklaşık üç aydır yatıyordu cezaevinde. Annesini görünce gülümsedi: - Hoş geldin anne... - Hoş bulduk oğlum, nasılsın? Hakan omuz silkti: - Nasıl olacağım, burada insan nasıl olur ki... Hep aynı şey... Safiye içini çekti: - Yapacak bir şey yok yavrum, bu ödenecek... Hakan alaycı bir şekilde güldü: - Ödeyen ben olunca böyle konuşman kolay... Safiye başını kaldırıp onun yüzüne baktı: - Söylenecek çok laf var Hakan bu cevabına ama ben susacağım oğlum. Sana bir şeyler getirdim. Verecekler sonra idareden. Kendine iyi bakmıyorsun gibi. Zayıflamışsın. - Beni boş ver anne. İyiyim ben. Bu sırada gardiyanın sesi duyuldu: - Haydi hanımlar beyler, zaman doldu. Safiye boynunu bükerek fısıldadı "sağlıcakla kal yavrum"... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.