Yavrusunu bağrına bastı

A -
A +

Hacer üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hâlâ ağlıyordu. Bir haftadır kocası eve gelmemişti. Oğlunun karnını doyurabilmek için insanlara el açmaktan utanıyordu artık. Ev tamtakırdı. Beş kuruş parası dahi yoktu cebinde. Sabah Hakan uyurken mantosunu giyip evin arka tarafındaki boş araziye çıktı. Elinde bir naylon torba bir de kör bıçakla yiyebilecekleri bir ot arıyordu. Oğlu açtı. Kendisi açtı. Bütün bunları yaşarken kendi kendine üzülmemesi gerektiğini telkin etmeye çalışıyordu: "Hiç olmazsa bebeğim rahat, karnı doyuyor, rahat bir yerde uyuyor... Hiç olmazsa bu sefaleti o çekmiyor. İnşallah iyi insanlardır, ona sevgi verirler..." Bulduğu birkaç tutam ebegümecini kesip torbasına koydu. Bugün pazar yerine gidecekti. Akşamüzeri hava kararmaya yüz tuttuğu zaman giderse belki atılmış birkaç parça sebze meyve bulabilirdi. Şarküteri sahibinin verdiği tarhana ile karınlarını doyurmuşlardı bir hafta boyunca. Son gün ekmekleri de kalmamıştı. Kuru kuruya içmişlerdi çorbalarını. Hakan'ın zayıfladığını gözlüyor ve içi eziliyordu. Birkaç parça daha ot bulup torbasına koyduktan sonra evin yolunu tuttu. Hiç olmazsa bunları pişirip oğluna yedirebilirdi. Kendisi yemese de olurdu. Eve geldiği zaman Hakan'ın kendisini beklediğini gördü: - Benim güzel oğlum uyanmış mı? Bak sana neler pişireceğim şimdi... Hakan yüzü asık bir şekilde baktı annesine: - Nalân artık gelmeyecek değil mi anne? Durakladı Hacer. Gözleri yeniden dolmuştu: - Gelmeyecek oğlum. O artık başka bir ailenin yanına gitti. Küçük oğlan derin bir nefes aldı: - Babam verdi onu değil mi? Karşılığında da para aldı. Tıpkı bizim fırından bakkal amcadan ekmek aldığımız gibi... Hacer şaşırmıştı. Bu yaştaki bir çocuğun etrafında olan biteni böylesine algılamış ve kafasında şekillendirmiş olmasına hayret etmişti: - Neden öyle söylüyorsun oğlum? - Ben biliyorum anne. Yarından sonra babam beni de satacak. İstemiyorum ben senden ayrılmayı. Başka birisinin annem olmasını istemiyorum. Babamı da istemiyorum. Hiç sevmiyorum onu. Gelmesin eve!.. Hacer ne diyeceğini bilememişti. Oğlunu kucağına aldı ve dizlerinin üzerine oturttu: - Böylesi kardeşin için daha iyi oldu Hakan. O bizim gibi fakirlik çekmeyecek. Hakan, sesini yükselterek bağırdı: - Ama o bizimdi. Bizim bebeğimizdi. Hacer sıkı sıkı sarıldı oğluna, bağrına bastı yavrusunu. Yüreğinden bir şey kopup gitmişti... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.