Bir anda odanın içinden bir coşku dalgası yükseldi. Ayhan bey de, Hülya hanım da seviçle hemşirenin başına üşüştüler. Harika bir bebekti. Hülya hanım sevincinden gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde kucağına aldı onu özenle. Bir yerine bir şey olacak diye korkuyor, değil dokunmak sanki bakmaya kıyamıyordu. İçinde o zamana kadar hiç bilmediği duygular yeşermiş, bir sıcaklık, bir sevinç kaplamıştı sanki bütün hücrelerini. - Annelik bu mu acaba? Diye düşündü kendi kendine. Kucağındaki bebeği dikkatli adımlarla yürüyerek Safiye'ye götürdü: - Bak Safiye, bak şuna... Çok teşekkür ederim Safiye, sen bir harikasın. Ne olur sana anlayışsız davrandığımı zannetme ama o kadar sevinçliyim ki engel olamıyorum. Anla beni... Safiye gözlerini bebeğinden ayırmadan cevap verdi: - Yok abla. Ben biliyorum seni. Genç kadın kucağında bebek, kocasına döndü: - Bak babası, bak kızımıza, bak şunun güzelliğine.. Oh Allah'ım, başka ne isterim ki artık... Bana güç ver de yavrumu sağlıklı bir şekilde yetiştireyim, okutup kendi ellerimle evlendireyim... Ayhan bey de eğilmiş, küçük yavruyu seyrediyordu. Onun da gözlerinde ışıltılar vardı. Memnuniyetinden dudaklarındaki gülümseme hiç bozulmuyordu. Safiye bu iki iyi insanın yaşadığı mutluluğu anlıyordu. Gözleri dolu dolu, yüreğinde tarifsiz bir sızı ile onları seyrediyor, acı bir tebessüm yerleşen yüzünü onlara çevirmiş, öylece bakıyordu. Birden bebek uyandı. Hülya hanım telaşla: - Gözlerini açtı!.. Safiye, gözlerini açtı... Mama mı istiyor acaba? Safiye gayri ihtiyari kollarını uzattı: - Alayım abla, acıkmıştır belki... Hülya hanım uzattı bebeği. Safiye onu özenle kucaklayarak yüzüne baktı. İçinde coşan duyguları yüreğindeki acıya takılıyor, hiçbir şey söylemeden bebeğine bakıyordu. Ayhan bey karısının kulağına: - Biz biraz çıkalım Hülya, yalnız kalsınlar. Diye fısıldadı. Karı-koca sessizce çıktılar dışarıya. Safiye dakikalardır boğazında hazır bekleyen hıçkırıklarını nihayet serbest bırakmak fırsatını bulmuştu. Yağmur gibi süzülüyordu gözyaşları solgun yanaklarından: - Yavrum, yavrum, yavrum... Bebeğım benim, güzel kızım benim. Hiç bilmeyeceksin beni, ama hep yüreğimde olacaksın. Her gün, ömür boyu dua edeceğim senin mutluluğun için. Hep seni düşüneceğim. Ama sen beni hiç bilmeyeceksin güzel kızım. Bahtın, yolun açık olsun İpek'im. Benim ipek kızım, benim güzel kızım. Hep bu kokunla hatırlayacağım seni. Hiç unutmayacağım. Bağrına bastı yavrusunu. Biliyordu ki verdiği karar onun için en iyisi olandı. Bir müddet kaldı öyle. Sonra ağlaması kesilen bebeğini dikkatle yatırdı yanına. Bir elini başının altına destek yaparak onu seyretmeye başladı. Yıllarca kalabilirdi böyle. Neden sonra kapının açılıp Hülya hanımla birlikte hemşirenin geldiğini gördü. Hemen toparlandı. Hemşire kız gülümseyerek yaklaştı: - Haydi bakalım, şimdi gidiyoruz. Birkaç saat sonra yeniden geleceğiz... Bebek ve hemşire çıktıktan sonra Hülya hanım onun yanına oturup ellerini ellerinin içine aldı: - Safiye, istersen verdiğin karardan dönebilirsin, sana gönül koymam kızım, anlayışla karşılarım... > DEVAMI YARIN