Ağabeyine döndü Berker: - Konuşacak mısın? Tamer "evet" anlamında başını salladı ve telefona doğru yürüdü. Berker tekrar telefonu kulağına götürdü ve yumuşacık bir sesle konuştu: - Feryal yenge, çocuklar nasıl? Genç kadın sakin bir şekilde cevapladı: - İyiler çok şükür Berker. Sana da baş sağlığı diliyorum. - Sağol yenge, dostlar sağolsun, ağabeyime veriyorum. Çocukları görmeye geleceğim, öp onları benim için yenge. Tamer suçlu bir ses tonuyla fısıldadı: - Alo? Feryal? Merhaba... - Merhaba Tamer. Haberi duydum ve üzüldüm. Allah sabır versin. Başınız sağolsun. Genç adam dokunsalar ağlayacak gibiydi: - Dostlar sağolsun... Teşekkür ederim. Bir sessizlik oldu. İkisi de konuşacak bir şey bulamıyorlardı. Sonunda Tamer çekingen bir şekilde: - Ozan ve Yağız nasıllar? Feryal buz gibi bir sesle cevap verdi: - Her ikisi de çok iyi. Bir problemimiz yok. Tekrar başın sağolsun. Hoşçakal! Telefonun ahizesi elinde kalakalmıştı Tamer'in. Kapatmıştı Feryal. Yan gözle kendisini izleyen kardeşine döndü, gözleri dolu doluydu: - Konuşmak istemiyor benimle. Buz gibiydi sesi. Sadece bir görevi yerine getirdi. Fidase hanım atıldı: - Adım gibi biliyorum, ağız aradı. Görürsün bak, yarından sonra dayanır kapıya. Maldan mülkten çocukların bahanesiyle pay ister. Berker dişlerini sıktı: - Hangi mal anne! Hangi mülk? Babam batmış anne, beş kuruş yok bir sürü borçtan başka... Fidase hanım dehşetle baktı oğluna. Yanlış duymuş olmayı düşünüyor, inanamıyordu... Tamer annesinin şaşkınlık, korku ve soru dolu bakışlarının karşısında bir açıklama yapmak gereğini hissetti: - Evet anne Berker haklı! Babamın ölümüyle de her şey çorap söküğü gibi gidecek. Bütün alacaklılar yığılacak. Zaten yığılmış olanlar bizi mahvetti. Köşkü satılığa çıkardık babam ölmeden önce. Bittik anne! Artık hiçbir şeyimiz kalmadı. Fidase hanım ölüm acısını unutmuş gibiydi. Çığlık atarcasına bağırdı: - İnanmıyorum, biz şimdi hiçbir şeysiz mi kaldık? Ah Seyfi! Sen ölüp gittin, kurtuldun. Bizi bıraktın sefalet içinde. Köşk satılıyor ha? Ben nerede oturacağım peki? Berker annesinin değerlendirmelerine hayretle bakıyordu: - Sen nerede oturacağını mı düşünüyorsun anne? Bir şekilde bu borçlar ödenmezse ağabeyim hapse girecek. Rezaleti düşünebiliyor musun? O zaman ne olacak? Benim yanımda oturacaksın ama benim evliliğimi de ağabeyimin evliliğine benzetmeye çalışacaksın, senin hamurunda var bu! Tamer hiddetle atıldı: -Yeter artık. Biz bir aileyiz ve birbirimize kenetlenmemiz gerekirken. Biz neler konuşuyoruz. Annesine döndü: - Bu şaşaayı birlikte yaşadık, bunun sefaletini de birlikte çekeceğiz anne, nereyi bulursak orada oturacaksın. Ne kadar paramız olursa o kadar yiyeceksin. DEVAMI YARIN