Akşam yemeklerini sessizce yediler. Serpil içinde yaşadığı kavgaya yenik düşmüş ve sinirli davranarak kocasını kırmıştı. Ama ne bunu telafi edecek gücü vardı, ne de söyleyecek başka bir şeyi. Zafer ise kırgınlığının etkisiyle sessiz duruyor, âdeta karısına bir şey sormaya korkuyordu. Yemekten hemen sonra Serpil Yasemin'i yatırdı. Salona döndüğü zaman kocasının koltukta oturmuş, gözlerini yerdeki halıya dikmiş, öylece düşündüğünü gördü. Bir şeyler yapması gerektiğini düşündü: - Zafer, biraz yorgunum bugün. Genç adam kırgın bir şekilde baktı karısının yüzüne: - Mutlaka yorgunsundur hayatım, bir şey demedim. Serpil dudaklarını ısırdı. Bağırıp çağırmak, hayata duyduğu hıncı kocasından çıkarmak istiyordu sanki. Kendini kontrol edememekten korkuyordu: - Bir şey demen gerekmiyor zaten, sadece üzerime gelme. Beni bir süre rahat bırak. Zafer gözlerini kaldırıp uzun uzun baktı karısının yüzüne: - Bir sıkıntın varsa bunu paylaşmak için varım ben Serpil... Genç kadın haykırdı: - Yok bir şeyim, niçin ısrar ediyorsun? Yalnız kalmak istiyorum ben. Anlamıyor musun? Zafer dayanamadı ve o da sesini yükseltti: - Ne oluyor sana Allah aşkına? Ne dedim ben şimdi? Bana nasıl davranıyorsun böyle? Serpil ağlamaya başladı. Saatlerdir içinde biriken isyanların, bunalımların dışarıya taşmasıydı bu gözyaşları. Zafer şaşkınlık içinde ne yapacağını bilemez bir halde karısına bakmış kalmıştı. - Serpil, ne olur yapma böyle, durduk yerde şu geldiğimiz duruma bak! Genç kadın bir ok gibi fırladı gözyaşları içinde: - Yeter! Üzerime gelme Zafer... Üzerime gelme lütfen... Odadan çıkıp gitti bu sözlerden sonra. Genç adam şaşkındı, anlam veremiyordu. Sinirleri bozulmuştu. Bugüne kadar evliliği boyunca ciddi hiçbir münakaşaları olmamıştı. İlk defa görüyordu Serpil'in bu hâlini. Her zamanki kuşkulu ve telaşlı haliyle çeşitli şeyler üretmeye başladı kendi kafasında. Karısının bir derdi, bir sıkıntısı olduğu muhakkaktı ama Zafer'in istediği bu problem her neyse karısıyla birlikte paylaşmaktı... Salondaki divana uzandı. Biliyordu ki yatak odasına gitse bu mesele uzayacaktı. Ne o ne de Serpil bütün gece uyumadılar. Serpil hâlâ yorganın altında sessiz hıçkırıklar içindeydi. Elinde olmadan verdiği tepkilerden dolayı pişman olmuş ama yüreğinde kopan fırtınanın etkisiyle bunu giderebilmek için en ufak bir hamleyi bile aklına getirmeden çaresizce ağlıyordu. "Öleceğim, benim sonum ölüm, yavruma, eşime doyamadan öleceğim... Onlara bu acıyı yaşatma hakkım yok benim! Allah'ım bana bununla başa çıkabilme gücü ver!.." > DEVAMI YARIN