Zeynep halasına acıyarak baktı. Onun sağlam duruşunun altında ne büyük acılar olduğunu anlayabilecek kadar zeki bir kızdı. Asuman Hanımın hayatının ayrıntılarını bilmemesine rağmen tüm hayatı boyunca babası tarafından ezildiğini fark edeli uzun yıllar olmuştu. Ona olan sevgisinden dolayı babasına kızıyor, insanların hayatına bu şekilde müdahale etmesini asla onaylamıyordu.. Yerinden kalkıp halasının boynuna sarıldı: - Seni üzmek istemedim kraliçem... Yalnız şunu bil ki babam üzülecek... Çünkü Ozan iyi bir genç. Hem, henüz ortada bir şey yok... Geleceğe yönelik bir şeyler konuşmak için erken daha biliyorum. Ama olmaz değil. Asuman Hanım dolu dolu olmuş gözlerini kaçırıyordu Zeynep'ten. Fısıldadı: - Sevgine sahip çık o zaman prensesim... Tek arzum senin mutlu olman... Kaderin bizlere benzemesin.. Zeynep durakladı: - Bizlere mi? Bizler dediğin kim hala? Asuman Hanım irkildi. Ağzından farkında olmadan bir tek kelime sevdiği insanların hayatlarını alt üst edebilirdi: - Lafın gelişi öyle konuştum canım. Zeynep üzerinde durmadı bu hatanın. Kitaplarını alıp halasını öptü ve okula gitmek üzere evden çıktı. Asuman Hanım bir bardak çay alıp pencere kenarındaki fiskos koltuğuna gitti. Günlük gazeteler sehpanın üzerinde duruyordu. Canı hiçbir şeye bakmak istemiyordu. Beynini kemiren düşüncelerin içinde boğuşuyordu... Selim ağabeyi geldi aklına. Yıllar önce deliler gibi sevdiği insandan ayrılmak zorunda kalmış, buna engel olamamış, yitirdiği sevgisinin ardından alıp başını gitmişti. Yıllardır ne bir haber, ne bir iz vardı kendisinden. Kaç kişinin hayatı allak bullak olmuştu. Bütün sebep Kerim ağabeyinin doğrularına ters düşen bir sevgi olmasıydı. Şimdi aynı şeyler canından çok sevdiği yeğeninin başına gelecekti. Biliyordu ki Kerim Türkmen böyle bir beraberliğe asla izin vermez... Bunu engellemek için bütün gücünü kullanırdı. O güce karşı koyabilmek yürek ister, cesaret isterdi. O kadar güçlüydü ki... "Zeynep'i korumalıyım... Onun yanında olmalıyım!.." Birden düşünceleri Cemile'ye kaydı: "Zavallı Cemile... Bütün suçun Selim ağabeyimi sevmendi... Neden? Şimdi tekerlekli sandalyeye mahkum bir şekilde, canından kanından uzakta, öylesine yaşıyorsun. Ne günahın vardı ki senin?.." Bunca sene içinde bir kere bile görmemişti Cemile Hanımı. Yasaklanmıştı görüşmesi. Onun hayatının dört duvar içinde prangalı bir mahkum gibi geçtiğini biliyordu. Buna karşı çıkma cesaretini asla gösterememişti. Bir kere bile ağabeyinin karşısına dikilip "ama" diyememişti. İçini çekti. Selim ağabeyini düşündü. Kim bilir neredeydi? Yıllar önce yıkılmış bir şekilde uzaklaşmıştı hayatlarından. Yaşayıp yaşamadığından bile haberleri yoktu. Kerim Bey, Selim'in evden gittiği günden sonra haftalarca odasından dışarı çıkmamıştı. Ama bunca sene zarfında da bir kere bile onun bahsini geçirmemişti. İçini çekti: "Aynı şeyi şimdi onun kızına yaşatacaksın Kerim Türkmen!.." > DEVAMI YARIN