Yılların hasreti bitmişti artık... -83-

A -
A +

Hemşirenin zoruyla birkaç lokma yedi. Lokmalar ağzında büyüyordu sanki. Birkaç yudum çay içti. Hiçbir rengi kalmamıştı hayatının. Bütün hayatı boyunca siyahları beyaza çevirmek için uğraşmıştı. Yapabildiği tek şey kızının hayatını kurtarmaktı. Onun da bedelini hasretle, evladına ölene kadar duyacağı özlemle ödüyordu. Derin bir soluk alıp uzandı yatağına. Hülya hanımın gelişi ile hem sevinmiş hem de üzülmüştü. Eski bir dostu görmek sevindirmişti Safiye'yi. Ama bir şekilde onların kurduğu dünyanın içine girmek üzmüştü. İçini çekerek gözlerini kapattı. Hakan'ı gelmişti aklına. Sessizce ağlamaya başladı battaniyesinin altında. Sonra yorgun bedeni gevşeyiverdi. Tedirgin, rahatsız bir uykuya daldı. Bir saat kadar sonra kapının açıldığını fark ederek uyandı, gözlerini kısarak baktı az ilerisinde duran karaltıya. Birden yorgun yüreği deli gibi çarpmaya başladı. Karşısındaki insan kızıydı ve Safiye onun öz kızı olduğunu öğrendiğinden beri ilk defa görüyordu İpek'i. Duygularını belli etmemeye gayret ederek hafifçe gülümsedi: - Hoş geldin kızım. İpek cevap vermeden dikkatle bakıyordu kadının yüzüne. Genç kızın siyah gözlerindeki heyecanı görünce tedirgin oldu. Buz gibiydi ve damarlarındaki kanın çekildiğini hissetti. Dudakları titredi: - Nasılsınız kızım? İpek bir adım attı ona doğru ve boğuk bir sesle fısıldadı: - Anne! Safiye irkildi. Gözleri açıldı. Ne yapacağını şaşırmıştı. İpek yanına gelmişti. Annesinin ellerini tuttu: - Benim annemsin sen, her şeyi biliyorum. Hafifçe inledi Safiye... Gözlerinden iki damla yaş süzüldü yanaklarına. İpek hızla atıldı onun boynuna: - Annem, canım annem, çilekeş annem benim. Benim annem!.. Safiye kokladı kızını. Gözlerini kapattı. Bunun bir rüya olmasından korkuyordu. Kızının saçlarını okşadı, konuşamıyordu. Kenetlenmiş, tutulmuştu. Birden gözleri oda kapısına kaydı. Ayhan bey ve Hülya hanım yaşlı gözlerle izliyordu onları. Başını iki yana salladı sadece. Hülya hanım atıldı: - Sana verdiğim sözü tutamadım Safiye, bağışla beni. Seni evladından, onu da kendi öz annesinden mahrum edemedim. Kızına daha fazla hasret kalmana izin veremedim. İpek gülümseyerek baktı onlara: - En doğrusunu yaptınız. Hepiniz benim ailemsiniz. Değil mi anneciğim? Safiye hasret kaldığı, sadece bebek kokusunu hatırladığı kızına sevgiyle baktı. Gülümsedi, fısıldadı: - Bana kızdın mı İpek'im? Seni bıraktım diye kızdın mı bana? Genç kız atıldı onun kollarına: - Kızmak mı? Sana bir hayat borçluyum ben anne. Ama artık asla ama asla ayrılmayacağız... Seni seviyorum... Hepsi sevinç, mutluluk gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar. Yıllar süren hasret bitmişti artık... SON

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.