Bakkal İdris kasada paralarını sayıyordu. Kapının önündeki karaltıyı fark ettiği zaman merakla eğdi başını: - Hacer, sen misin? Genç kadın usulca süzüldü içeriye: - Benim İdris Abi... Şey isteyecektim, bir paket hazır çorba verebilir misin bana? İdris kaşlarını çattı: - Yine içkili mi geldi eve o? Yaşar istiyor değil mi? Nereye kadar çekeceksin kızım bu adamı? Ben sana veriyorum veresiyeyi, o iki küçük sübyana veriyorum. Yaşar için verecek malım yok benim. Git böyle söyle ona... Hacer kımıldamadı yerinden. Yutkundu. Önüne bakarak fısıldadı: - Abi, döver beni, yalvarırım bir paketçik... İdris başını yana eğdi: - Tövbe ya Rabbim, adamı akşam vakti günaha sokacak bu herif. Al bakalım, zıkkım yesin pis sarhoş. Bu son ama, söyle ona, ben de evime ekmek götürüyorum. Bu kadar olmaz. Hacer çorbayı alıp koşar adımlarla eve döndü. Küçük tüpün üzerine bir tencere koydu. Bir bardak su boşalttı içine. Ardından paketi boşaltıp karıştırmaya başladı. Yaşar sedirin üzerine uzanmış horluyordu. Az sonra çorba kaynamaya başlayınca hemen tepsiyi aldı ve bir sahanın içine koydu bir miktar. Öğleden kalan bir parça ekmeği de koydu yanına. Çekinerek yaklaştı: - Haydi buyur, çorba hazır. Adam homurdanarak açtı gözünü. Ters bir şekilde baktı karısına ve elindeki tepsiye. Omuzlarını silkti: - İstemem, açlığım geçti. Uyuyacağım ben. Gürültü etmeyin. Arkasını dönüp yeniden horlamaya başladı. Hacer kalakalmıştı olduğu yerde. Onurunu ayaklar altına alıp yalvarmıştı İdris'e. Sırf dayak yememek için, sırf Yaşar istedi diye. İçinden tepsiyi olduğu gibi adamın üzerine boşaltmak geçti. Tuttu kendini. Gidip tencereye geri boşalttı sahandakini. Kapının arkasındaki yatak yığınından bir şilte aldı. Yere uzattı. Eski bir battaniyeyi kocasının üzerine örttü. Şilteye de kendi uzandı. Hakan'ı ve Nalân'ı koynuna alıp gaz lambasını söndürdü. Gözlerinden yanaklarına ince bir ip gibi süzülen yaşları elinin tersiyle silip gözlerini sımsıkı kapattı. Sanki yaşadıklarını görmekten korkarmışçasına sıktı gözlerini. Midesi bulanıyordu. Beyninin içinden birbiriyle ilgisiz düşünceler geçiyordu. Yine sabah olacak ve bugün yaşananlar pek de farklı olmayacak bir biçimde yeniden yaşanacaktı. Yarın akşam yine çocuklarını neyle doyuracağının endişesine düşecek, belki de aç yatacaklardı. Umutsuzluk artık iliklerine kadar işlemiş, hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştı... DEVAMI YARIN