Yolculuk boyunca yerinden kalkmadı

A -
A +

Murat düşüncelerini toplayabilmek, bir karar vermek için bir çay bahçesine girdi. Elini cebine attığı anda avuçlarına dolan bir tomar ile irkilip hemen ne olduğuna baktı. Uzun zamandır bir arada görmediği çoklukta bir banknot destesiyle karşılaşınca göz pınarlarının dolmasına engel olamadı ve fısıldadı: - Ah Güzin Abla, sen hiç değişmeyeceksin... Öylesine ihtiyacı vardı ki bu paraya... Bu kadar karışıklığın ve üzüntünün içinde hiç olmazsa sevinilecek bir şey yaşamış olmanın mutluluğuyla çay bahçesinin garsonuna seslendi: - Bana demli bir çay getirir misin? Çayını beklerken düşünmeye başladı. Babasının yaşıyor olduğunun kesinleşmesi içinde tuhaf da olsa bir burukluk hasıl etmişti. Ne hissedeceğini, nasıl davranacağını bilemiyordu. Baba sevgisi bilmiyordu hiç. Bu kavramı sadece kelime olarak tanıyordu ve şimdi neler hissetmesi, neler hissetmemesi gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu. Bu nedenle duygularının doğruluğunu yanlışlığını, olumlu veya olumsuz oluşunu değerlendiremiyordu. Düşünceleri asıl acısına, kendisini terk eden karısına kaydığı zaman derin ama acı dolu bir soluk aldı. Doğacak bebeğini görüp göremeyeceği konusunda tereddütleri vardı. Halbuki onun dünyaya geleceğini duyduğu andan beri içinde kendiliğinden oluşan sıcacık duygular vardı. O hiç görmediği, bilmediği küçük bebekle birlikte yaşlanmak istiyordu. Ondan ayrı kalmak herhalde dünyanın en acı şeyi olacaktı... Çayından bir yudum aldı. Babasını düşündü. Onun nasıl bir adam olduğunu, huyunu suyunu bilmiyordu. Hiç tanımamıştı. Müdür Beyin söylediğine bakılırsa çocuklarının hayatlarını daha da kolaylaştırmak, onlara yeni ufuklar açabilmek için onlardan, duygularından, kendilerinden fedakârlık edebiliyordu ebeveynler. Aklı almıyordu bunları Murat'ın. Şimdi kendisi baba olacaktı ve evladını yanında tutabilmek, onu kanatlarının altından ayırmamak için gereken her türlü mücadeleyi vermeye hazır hissediyordu kendisini. Çayını bitirip kalktı. Bir saat sonra Esenler Otogarı'na gelmişti. Güzin Hanımın verdiği parayla biletini aldı. Yarım saat sonra hareket edecek otobüsten İzmir için ayarladı yerini. Yarım saati avare bir şekilde otogarda dolaşarak geçirdi. Hareket saati geldiği zaman kendini tarttı. Heyecanlı olup olmadığını sorguladı. Tespit ettiği tek şey buruk bir tedirginlikti. Hayata kırılmıştı Murat. Otobüs hareket eder etmez gözlerini kapattı. Bir gece önceyi istasyonda geçirdiği için uykusuzdu. Göz kapaklarının ağırlığına dayanamadı vücudu. Daha Boğaz Köprüsüne gelmeden uyumuştu genç adam. Yolculuk boyunca yerinden hiç kalkmadı. Bir kere Susurluk'ta verilen molada lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. İzmir'i hiç bilmiyordu. Güzin Hanımla konuşurken Foça'ya İzmir'den gidilebileceğini öğrenmişti. Öğlenden sonra üçte hareket eden otobüs gece yarısını biraz geçe İzmir'e girdi. Halkapınar Otogarı'na giren otobüsün muavini başından büyük bir yük kalkmış gibi heyecan ve sevinç içinde bağırdı: - Evet, İzmir'e geldik sayın yolcular, firmamızı tercih ettiğiniz için teşekkür eder, bundan sonraki yolculuklarınızda beraber olmayı dileriz. Murat otobüsten inince etrafına bakındı. Bilmediği, tanımadığı bir şehre gelmişti. Gelişigüzel birine sordu: - Foça'ya nasıl gidebilirim? Adam eliyle ileriyi işaret etti. Murat teşekkür ederek o tarafa doğru yürüdü. Otomatiğe bağlanmış gibi hareket ediyordu. Beyni kendiliğinden hükmediyordu ayaklarına. Düşüncesi ise yok gibiydi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.