Hikmet Kemal Bey emekli bir banka müdürüydü. İkinci kattaki dairenin kapısını çaldıktan sonra iki adım geride duran Hacer'e döndü: - Burası benim evim kızım. Hanımım evde, şimdi senin karnını doyururuz. Kapı çok geçmeden açıldı. Son derece sevimli, yuvarlak yüzlü, kısa boylu ve biraz kilolu bir kadın göründü kapıda. Gülümsüyordu: - Geç kaldınız ayol, sofra hazır... Hikmet Kemal Bey içeri girdi: - Misafirimiz var Münevver. Münevver Hanım kocasının ve kızının arkasında duran çelimsiz genç kadına hayretle baktı: - Aaa, kim o? Buyur kızım, hoş geldin... Betül ise biraz sinirli bir şekilde babasının arkasından dalmıştı içeriye. Söyleniyordu kendi kendine: - Bu babam öldürecek beni, sokakta bulduğu herkesi, toplayıp getirmese olmaz, ne idüğü belirsiz herkesi toplayıp getiriyor yahu! Hacer tedirgin bir şekilde adım attı: - Ben rahatsız etmeyeyim sizi teyze, amca çağırdı ama... - Gel kızım, gel buyur... Pek de güzelmişsin sen... Gel bakalım. Hacer sıcacık eve girmişti. Hikmet Kemal bey gülümsedi: - Hanım kızımı aşağıda buldum. Üşümüş herhalde, karnı da aç belli. Münevver Hanım geri çekilerek yol açtı: - Gel kızım, geç içeri. Çekinme, bizden zarar gelmez sana. Hemen mutfağa gidip bir tabak daha getirdi sofraya. Geniş bir salonu vardı evin. Sade döşenmişti. Hacer hayranlıkla baktı çevresine. Hemen sandalyelerden birine ilişti. Betül ise hâlâ kaşları çatık, bu gereksiz davetin sıkıntısıyla dolanıp duruyordu ortada. Annesinin yanına mutfağa gitti. - Görüyor musun anne şu babamı! Hep böyle yapıyor, kimin nesidir, neyin fesidir belli değil. Kaptı getirdi kadını. Hırlı mı hırsız mı... Münevver Hanım kaşlarını çattı: - Tövbe de kızım, iyi bir kızcağıza benziyor, kim bilir hikâyesi ne, günah söyleme öyle. Bilirsin baban dayanamaz böyle şeylere... Yemekte karnıyarık ve pilav vardı. Hacer senelerdir böyle sıcak ve güzel bir yemek yemediğini düşünüyordu. Yine de çekingen bir şekilde azıcık yedi tabağına konan yemekten. Yorgunluktan kanı çekiliyordu. Hikmet Kemal Bey göz ucuyla onu süzüyordu sofrada. Yemek bitip de üstüne getirilen tel kadayıflarını da yedikten sonra yaşlı adam Hacer'e döndü: - Karnımız doydu şükür, anlat bakalım şimdi, ne oldu sana, ne geldi başına?.. > DEVAMI YARIN