Fazıl Beyin sesi heyecanlı geliyordu telefonda: - Bir oğlumuz var baba. Onu haber vermek istedim. Altan Bey yerinden fırladı: - Sahi mi söylüyorsun? Vay canına, dede mi oldum ben şimdi? Bak şu işe yahu... Fazıl Beyin asıl söylemek istediği şey başkaydı: - Baba, bakanlıktaki arkadaşlarına söylesen, buradan ayrılmak zorundayız artık. Tayin için ne yapabilirsen, rica ediyorum. Çocuk olunca burada yaşamak zor artık. Leyla da aynı fikirde... Altan Bey kalın kaşlarının altında neredeyse kaybolmuş gibi duran gözlerini kıstı: - Dediğimize geldiniz sonunda ha? Tamam, hemen hallederim ben. Sen hiç merak etme. Buraya aldırabilirsek iyi olur, ihtisasını da yaparsın. Fazıl Sabri Ergin onayladı bu sözleri: - Tamam baba, uygun olur sanırım. Anneme selam söyle. Şimdi kapatıyorum. Başka işlerim var. Tekrar ararım. Ulaşmak istersen Üsteğmen Serdar'ı ararsın. O bana haber ulaştırır. Altan Bey telefonu kapatır kapatmaz şaşkınlıkla ne yapacağını bilemedi. Sonra karar vererek önce karısını aradı ve güzel haberi verdi. Bundan sonrasını karısı hallederdi artık. Ardından derhal telefon fihristini açıp Sağlık Bakanlığını aradı. Orada sınıf arkadaşlarından birisi önemli bir görevdeydi. Ulaşmakta güçlük çekmedi. Durumu anlattı. Rica etti. Her şey olumluydu. Arkadaşı derhal Fazıl Beyin dilekçesini beklediğini söyledi. Gereken işlemleri yapıp en kısa zamanda tayinini çıkartacaktı. Altan Bey Kurudere Jandarma Karakolunu arayarak Üsteğmen Serdar'a oğlunun dilekçesini hazırlayıp İl Sağlık Müdürlüğü vasıtasıyla bakanlığa yollaması gerektiğini söyledi... Her şey birkaç saat içinde yoluna konmuştu. Her iş bittikten sonra yeniden hastanın raporuna dönse de adapte olamadı. Torun sahibi olmanın verdiği sevinç bambaşka bir şeydi. Tekrar karısını aradı. Tahmin ettiği gibi Necile Hanım her yere haber vermişti. Biraz sonra dünürü aradı. Onlar da haberi Necile Hanımdan öğrenmişlerdi. Ardından Fazıl aramıştı ama annesinin hızına yetişememişti maalesef. İki dünür uzun bir telefon konuşması yaptılar. İkisinin de keyfine diyecek yoktu. Hem torunlarının dünyaya gelmesinden hem de çocuklarının artık yanlarına dönme kararı almalarından son derece mutlu, akşam birlikte olmaya karar vererek telefonu kapattılar... Altan Bey kardiyoloji ana bilim dalı başkanıydı. Değerli bir hocaydı. Yaklaşık on altı senelik profesördü. Oğlunun da kendisi gibi akademik kariyer yapması en büyük arzusuydu. Her şeyin yoluna girdiğini düşünerek keyifle arkasına yaslandı... > DEVAMI YARIN