Cemile Hanım üç saat kadar uyumuştu. Münevver Hanım ise onun başucundaki koltukta sessizce oturup, dantelini örerek uyanmasını bekledi. Neden sonra yatalak kadının gözlerini açtığını görünce sevgi ile ona doğru eğildi: - Uyudun Cemile Hanım, biraz olsun toparlanabildin mi bari? Kadın sessizce başını salladı. Etrafına şaşkın gözlerle baktı. Sonra dudaklarını ıslattı diliyle. Münevver Hanım ayağa kalktı: - Güzel bir çorba yapayım sana şimdi. Mis gibi domatesli şehriye. Maydanozun varsa üzerine de maydanoz doğrarım. Bol limonlu, içersin. Tamam mı? Minnetle baktı Cemile Hanım iyi kalpli komşusunun yüzüne. - Nasıl öderim senin hakkını ben? - Aman Cemile Hanım, dostlar ne için var? Ne yaptım ki ben? Başını iki yana salladı hasta kadın. Bitkin görünüyordu. Münevver Hanım mutfağa yöneldi. Bir tencere buldu. İçine su doldurarak ocağa koydu. Biraz aradıktan sonra arpa şehriye torbasını buldu dolapların birinde. Becerikli ellerle çorbayı yaptı. Bir tepsinin içine bir bardak su, bir tabak çorba, birkaç dilim ekmek ve küçük bir fincan tabağına da yarım limon koyarak oturma odasına döndü: - Pek güzel oldu Cemile Hanım. Sıcak sıcak içelim şu çorbayı. Sonra da ilaçların var herhalde... Özenle beyaz peçeteyi boynuna yerleştirdi kadının. Cemile Hanım aciz gözlerle takip ediyordu onun yaptıklarını. Bir kaşık çorba alıp uzattı kadına. Yemek yemeyi konuşması gibi güçlükle beceriyordu Cemile Hanım. Dudaklarını toplayamıyor, genellikle ağzının kenarından akıtıyordu. Hiç gocunmadan güzelce ağzını silerek içirdi çorbayı. Cemile Hanım doymuştu: - Ellerine sağlık komşum... - Afiyet olsun kardeşim. İlaçlarını Asiye ayırmıştı masanın üzerine. Onları da içelim. Bir bardak suyla ilaçlarını verdi kadının. Sonra ellerini ağzını sabunlu bezle sildi. Güzelce. Saçlarını taradı. - Haydi bakalım, şimdi sandalyemize alalım seni. Küçücüktü vücudu Cemile Hanımın. Kuş gibiydi. Bir gayretle kucakladı kadını ve sandalyesine oturttu. - Rahat mısın kardeşim? Başını salladı kadın. - Rahatım, çok rahatladım. Biliyor musun Münevver Hanım, on gündür banyo yapmadım ben. Münevver Hanım hayretle gözlerini açtı: - Aaa, neden söylemedin şimdiye kadar, haydi seni yıkayayım ben. Cevap beklemeden koşup şofbeni yaktı. Sonra elbise çekmecesinden temiz giysiler çıkardı. Tekerlekli sandalyeyi banyo kapısına kadar sürdü. Sonra kucaklayarak indirdi kadını. Bir saat sonra mis gibi yıkanmıştı Cemile Hanım. Sandalyesinin örtülerini değiştirdi. Kadının saçlarını taradı. Temiz giysiler giydirdi. Yüzüne biraz renk gelmişti zavallının. - Allah razı olsun senden komşum, Allah evladını sana seni evladına bağışlasın. Münevver Hanım bir demlik çay koydu ocağa. Biraz olsun bir şeyler yapabildiği için huzurluydu içi... > DEVAMI YARIN