Serpil evine dönerken çok durgundu.. Kulaklarında çınlayan sözler içini kavuruyor, çaresizlik ve umutsuzluk hücrelerini esir almış bir şekilde bedenini hissizleştiriyordu. Biliyordu ki Zafer böyle bir şeyi duyduğu anda hayatı zindan olacak ve her şey değişecekti. Onun bir tek öksürüğüne bile dayanamayan Zafer şimdi ölecek olduğunu bilse önce kendisi ölürdü. Bunu asla söyleyemezdi!.. Bir çay bahçesine girdi ve uzak köşelerdeki masalardan birine oturdu. Masanın başında beliren garsonu bile neden sonra fark etti. - Bir çay istiyorum. Ağlamaklıydı sesi. Ne yapacağına karar vermek zorundaydı. Yalnız başına bu durumla başa çıkabilecek gücü de yoktu o anda. O sırada ısmarladığı çayı geldi. Vücudu uyuşmuş gibiydi. Başını iki yana salladı bir yudum aldıktan sonra. Kendi kendine söylendi: "Sonucu beklemeliyim. Sakin olmalıyım. Her şeyi anladıktan sonra nasıl davranacağıma karar vermeliyim. Başka yapacak hiçbir şeyim yok. Yaşadığım sürece güçlü olmak zorundayım..." Biliyordu ki eğer kendisine bir şey olacak olursa Zafer dağılacaktır. Kendisini toparlaması ya hiç mümkün olmayacak, ya da çok uzun zaman alacaktır. Bu derdini kimseyle paylaşamayacağını düşündü. En yakın arkadaşı olan Betül bile bilmeyecekti olanları. Kafasında kargaşa dolu düşünceler dans ediyordu. Başının ağrısı yeniden başlamıştı. İki gün sonra yeniden çağırmıştı Doktor Gülsevin Hoca. Önce hastaneye yatmasının şart olduğunu söylemiş, Serpil'in buna şiddetle karşı çıkması sonucunda çaresizce ellerini iki yana açarak: - Bize yardımcı olmuyorsun Serpil Hanım, elimi kolumu bağlıyorsun, diye serzenişte bulunmuştu. Serpil gözlerini kaldırdı ve uzaklara baktı: - Yapamam hocam, hastaneye yatamam. Bu acıyı Zafer'e çektiremem. Biliyorum ki çok kötü olacak, hayatı kararacak ve toparlanamayacak. Kendimi iyileştirirken onu kaybedeceğim. Bundan adım gibi eminim. Benim onların hayatından çıkmam lazım. Çayını bitirdikten sonra parasını ödeyip ayrıldı çay bahçesinden. Bir müddet hiçbir şey düşünmeden yürüdü. Bir taksi çevirip evinin adresini verdi. Kapıdan içeri girdiği zaman kendisini yabancı hissetti evinde. Hiçbir yere ait değildi sanki. Tıpkı bir robot gibi hazırladı yemekleri. Saat yediye doğru Zafer ve kızı geldiler. Ama Serpil'in hiçbir şey görecek hâli yoktu. Elinden geldiğince belli etmemeye çalışıyor ve dudaklarına yerleştirdiği sahte tebessümü sabitleştirmiş, donuk bakışlarını gizlemeye çalışarak dolaşıp duruyordu. Zafer karısında bir tuhaflık olduğunu fark etmişti. Mutfakta onun yanına geldi: - Hayatım iyi misin sen? İrkildi Serpil. Telaşla bağırdı: - Yok bir şeyim? Durup durup hadise çıkartma Zafer? Genç adam şaşırmıştı. Bu şekilde bir tepkiyi beklemiyordu!.. > DEVAMI YARIN