Zekiye Hanım elindeki porselen fincanı yavaşça koltuğun anındaki sehpaya bıraktı. Karşısında oturan yakışıklı gencin yüzüne dikkatle bakıyordu. Genç adam düşünceli bir şekilde yerdeki el dokuması İran halısının motiflerine gözlerini dikmiş, hiç konuşmuyordu. Koyu kumral saçlı, keskin hatlı bir gençti. İri yapılıydı. Siyah gözleri hüzün doluydu. Zekiye Hanım başını kaldırdı: - Söylediklerimi kafana soktun mu bilmiyorum ama bunun bahanesi yok Faruk... Kafanı kullan. Bu kuaför yamağı ile hayatını geçirmene asla izin vermeyeceğim. İki elim yakanda bunu bil. Asla izin vermeyeceğim, asla bu işi bırakmayacağım. Biliyorsun Betül haftaya Amerika'dan dönecek. O döner dönmez de sözünüz kesilecek ve en kısa zamanda evleneceksin. Her yönüyle ailemize uygun, aklı başında bir genç kız. Ailesini biliyoruz. Kendisini takdir ediyoruz. Sosyal hayatta bir denge vardır. Bu dengeleri altüst ettiğin zaman sen de alt üst olursun. Bir düşün, senin çok çok altında bir sosyal statüdeki bir eş ne verecek sana? Aşk, sevgi, bunlar geçici şeyler. Evlilik bildiğin bir şey değil. Yaşamadan ne olduğunu anlayamazsın. Zaman geliyor, duygular bir kenarda kalıyor. Hayatın bir parçası haline gelecek olan eşinin sana her bakımdan uyması lazım. Nasıl koluna takıp bir topluluğa gireceksin? Ne konuşacağını bilmeyen, bir şeyden haberi olmayan bir eş... Güldürme beni Faruk! Derin bir nefes aldı. Faruk hâlâ gözlerini diktiği halıdan kaldırmamıştı başını. Sessizce dinliyordu annesini. Zekiye Hanım devam etti: - Babanın sana sunduğu şeyleri göz ardı edemezsin. Yapamazsın oğlum. Sen doğduğundan beri alıştığın ortamın dışında bir ömür sürecek çocuk değilsin. Mantıklı düşün. Sakın bu kızı benim karşıma getirme. Bu evden içeriye adım atamaz. Ne kadar kararlı olduğumu bilirsin. Bunu senin iyiliğin için yapıyorum oğlum. Zaman gelecek beni anlayacaksın. Bana hak vereceksin. Son sözüm bu!.. Faruk derin bir nefes aldı. Yavaşça başını kaldırıp annesinin yüzüne baktı: - Onu seviyorum ama... Zekiye Hanım alaycı bir ifade ile güldü: - Sevgi... Sevgi fedakârlık ister oğlum. İnsan hayatında duygusal olumsuzluklar yaşar, zaman gelecek, bir anı olarak aklına gelecek. Bırak o kız da kendine uygun, mutlu olabileceği bir hayat kursun kendine. O da bocalayacak, o da mutsuz olacak. Sana ayak uyduramayacak. Senin kariyerine ulaşamayacak. Kompleksler arasında yoğrulacak. Bu bunalımlar içinde ne kadar mutlu edecek seni? Yerinden kalktı. Son derece şık bir elbise vardı üzerinde. Saçları özenle yapılmıştı. Bakımlı ellerini uzatıp oğlunun başını okşadı şefkatle: - Git, dürüstçe söyle. Betül uzun zamandır senin cevabını bekliyor. Ona gerçeği söyle ki o da yolunu çizsin. Bu ilişki artık bitmek zorunda. Yoksa senin için kötü olacak. Sen rahatına düşkün bir çocuksun. Ben senin annen olarak seni senden iyi tanıyorum. Faruk umutsuzca baktı annesine. Usulca mırıldandı: - Galiba haklısın anne. Nihal'le konuşmam lazım. Bunu onun iyiliği için yapacağım. Zekiye Hanım rahatlamıştı. Gözleri parladı: - Biliyordum senin mantıklı düşüneceğini. Bunu yapmak zorundasın oğlum. Yoksa ben yapacağım!.. > DEVAMI YARIN