Betül Hanım babasının ofisinde, onun masasının karşısındaki bordo renkli hakiki deri koltuklardan birine oturmuş, biraz önce Piraye Hanımın getirdiği sade, koyu neskafesinden bir yudum aldı, dudaklarını diliyle temizledikten sonra babasına döndü: - Bazı şeyleri yaşayacak baba, sıkma canını... Gözü hiçbir şey görmez durumda. Aklı başından alınmış sanki. Ama baba, inan bana, ben kardeşimi çok iyi tanırım. İyi bir çocuktur, hoştur ama asla kişilik sahibi değildir o. Hiçbir zaman büyümedi çünkü, o hep çocuktu. Bizim şımarık çocuğumuz... Bundan da sıkılacak göreceksin. Çok geçmeden geri dönecek. Gönlünü ferah tut ve bekle baba! Kamil Bey gözlerini kısarak baktı kızına: - İçimi rahatlatıyorsun Betül biliyor musun? İyi ki geldin kızım, bana öyle destek oldun ki... Betül takdir edilmekten, minnet duyulmaktan çok hoşlanırdı. Yüzünün şekli değişti hemen, son derece mutlu olmuştu babasının söylediklerinden: - Tabii ki geleceğim baba, biz bir aileyiz. Cüneyt benim kardeşim. Sen sıkma canını. Kamil Bey inanıyordu kızının söylediklerine. Gerçekten de Cüneyt hiçbir zaman büyümemişti. Geçer gönüllüydü. Her şeyden çok çabuk hevesini alır, daha fazlasını isterdi. Zorluklara alışık değildi. Kamil Bey gerçekten rahatlamıştı. Kızı haklıydı, bundan sonrasında beklemek gerekiyordu. - Sen ne yapacaksın bugün kızım? - Baba, hazır gelmişken arkadaşlara uğrayacağım. Yarın da biraz çarşıya çıkayım diyorum. Hem bizim beyin hem de komşularımın siparişleri var. Onları alayım. Bazı komşularım kekik, ishot biberi, kimyon istiyor. Türkiye'ye gelip de bir tadanlar bir daha unutamıyorlar bu tatları. Hele kebaplarımıza bayılıyorlar... Betül Hanımın kocası Orta Doğu asıllı bir Amerikalıydı. Bir kolej öğretmeniydi. Kendisi nükleer fizik üzerine tahsil yapmış, uzun süre bilimsel kuruluşlarda çalışmıştı. Şimdi ise Du Page Kolejinde fizik öğretmeni, aynı zamanda bölüm başkanıydı. Betül ile mesleki bir toplantı için Türkiye'ye geldikleri zaman tanışıp evlenmişlerdi. O da Türk yemeklerinin hayranıydı. Kamil Bey damadının da yiyecek siparişleri olduğunu öğrenince dayanamadı: - Eh, benim ülkemin tatları farklıdır tabii. Onlarda böyle yemekler yok. - Onlar kebap falan bilmiyorlar baba. Daha kolay şeyler, daha pratik şeyler.... Kamil Bey muzip bir tavırla gülümsedi: - Hanımları biraz beceriksiz mi ne? Betül bir kahkaha attı: - Yok ayol, ne alakası var, yemek kültürleri öyle, sen de baba, hemen hanımlara bir kulp takarsın, rahmetli annemi de nasıl kızdırırdın böyle söyleyerek! Kamil Bey sevgiyle gülümserken oğlunu düşündü. Cüneyt mutlaka geri gelecekti. Bundan adı gibi emindi. > DEVAMI YARIN