1960'lar Güney Kore'sinde fert başına gelir, 79 dolardı. -Bugün ise 30 bin dolar. -Sebep? Güney Kore'nin nükleer enerjiye geçmesi. -Bu kuru bir iddia mı? -Yoksa, hakîkatin ta kendisi mi? Dikkat buyurun: "Türkiye'de kişi başına millî gelir 1960'lı yıllarda Güney Kore'nin yaklaşık dört katı (358.6 dolar) olmasına karşılık, özellikle 1970'lerin sonlarından itibaren (1978'de nükleer santralleri açmaya başlayan) G.Kore, oldukça hızlı bir şekilde büyüdü. Bunun sonucu olarak 2000'li yıllarda Kore'nin kişi başına millî geliri (8.910 dolar) Türkiye'nin (3.100 dolar) iki katından fazla oldu. Kore'nin ekonomik büyüme performansı kadar teknolojik performansı da etkileyici oldu. Kore, hızlı bir şekilde tarımdan yüksek teknolojili sanayilere geçişi sağlayabildi. Türkiye ise, oldukça yaygın ve farklılaşmış sınaî gelişimine karşılık tarımın istihdam içindeki payının hâlâ çok yüksek olduğu, sanayi içinde de, düşük teknolojili sanayilerin en büyük paya sâhip olduğu bir ekonomik yapıya sâhip." Bu değerlendirmeyi yapan, Prof. Dr. Erol Taymaz, soruyor: -Güney Kore ile Türkiye arasındaki bu çarpıcı farklılığın sebepleri nelerdir? ASYA'NIN NÜKLEER KAPLANI Prof. Taymaz, sorusunun cevabını, "Ekonomisi 1990'lı yıllara kadar yüksek emek üretkenlik artış hızlarına ulaşabilmesine karşılık, Türkiye; tarımın önemini koruması, kentlerde yeteri sayıda yeni istihdam imkânlarının oluşturulamaması ve sanayide yüksek teknolojilere doğru yapısal dönüşümün sağlanamaması sonucu kişi başına millî geliri hızlı bir şekilde artıramadı" sözleriyle açıklıyor. Ancak asıl cevap kısa, tek ve net: -Çarpıcı fark, Asya Kaplanı Güney Kore'nin 30 yıl önce nükleer enerjiye geçmesi; Türkiye'nin ise bir türlü geçememesinden kaynaklanıyor. Ve bir "think tank" sorusu: -Nükleer gücün yoksa, tarımdan yüksek teknolojiye hızlı yapısal dönüşümü nasıl sağlayacaksın? -G. Kore, yapısal dönüşümünü nükleer güçle gerçekleştirdi. Bunu ben değil; Güney Kore Bilim ve Teknoloji Akademisi Başkanı ve eski Bilim ve Teknoloji Bakanı Prof. Chung, söylüyor. ÇAPRAZ SORGULAMA -Chung, ne diyor? "1978'den bu yana 20 nükleer santral kurduk. 4 nükleer enerji parkında bulunan bu reaktörlerin toplam gücü, 17.000 Mwe'dir. 20 reaktör işler durumda olup, bir reaktörümüz de inşa hâlindedir. Kurulu elektrik üretim kapasitemizin yüzde 28.9'u nükleere dayalıdır. Bu kapasiteyle toplam elektrik üretimimizin yüzde 40'ını karşılayabiliyoruz. Nükleer santraller sâyesinde, petrol ve doğalgaz ihtiyacımız azaldığından, yılda 14 milyar dolar tasarruf etmekteyiz. Finansal krizin üstesinden gelmemiz ve sanayileşmemiz (barışçı) nükleer güçle oldu." -Prof. Chung'u duydunuz! -Güney Kore, nükleer enerji kullanarak petrol ve doğalgazdan yılda 14 milyar dolar tasarruf ediyor. -Türkiye ise petrol ve doğalgaza yılda 54 milyar dolar ödüyor. Çözüm: -Enerjideki (fena hâlde) dışa bağımlılığı azaltmak için, G. Kore'nin iki katı nükleer santral kurmalıyız! Ve bir hatırlatma: -Nükleer, sâdece temiz enerji değil, aynı zamanda en yüksek seviyede teknoloji kültürü demektir. Türkiye-G. Kore farkını ortaya koyan bu çapraz sorgulamayı böylece arz ettikten sonra, izninizle, kocaman bir tebrik, minik bir de sitemim var: -30 yılda, 20 nükleer santral inşa ederek, ülkelerini teknoloji devi yapan Güney Kore yöneticilerine alkışlar... -50 senedir bir adetçik bile nükleer santral kuramayan Türk yöneticilere ise yazıklar olsun!..