Koskocaman bir ülkenin işi gücü bırakıp Amerika'dan ya da Almanya'dan gelecek bir telefona kilitlenmesi kadar acı bir durum daha olabilir mi? İçine düşmüş olduğumuz krizden istediğimiz kadar söz etmemeye çalışalım, görmezden gelelim; sorundan kurtulmuş oluyor muyuz? Başından beri Kemal Derviş'in atanarak göreve gelmiş olması beni rahatsız ediyor. Duygusal insanların toplamı halindeki Türkiye, bütün umutlarını bir tek kişinin başarısına bağladı. Bu, meclisimiz adına üzücü! Demek ki bu ülkeden problemi çözebilecek seviyede bir tek kişi çıkmadı. Olaya farklı bir açıdan baktığımda bu sefer sayın Derviş için üzülüyorum. Ülke ekonomisinin açmaza girmesi onun suçu değilken yükün altına o girdi. Belki Amerika'da rahat rahat otururken aldığı telefon onu heyecanlandırmıştı. "Aman Kemal Bey biz battık, ne olur gelin kurtarın" diyen bir Başbakana "hayır" demek zor tabii. O anda kendisine verilen değer gözlerini yaşartmış olabilir. O hızla ilk uçağa atlayıp gelen Derviş bey bence problemin bu denli karmaşık olacağını tahmin etmemişti. Haber bültenlerine ilk haber olarak girmeye çabuk alışılabilir. Her attığı adımı bir gazeteci ordusunun takip etmesi gurur okşayıcıdır tahminen. Ama bunlar Amerika'dan gelen cevabı değiştirmedi gördüğüm kadarıyla. Tok açın halinden anlamazmış misali Amerika'nın para vermekte aceleci davrandığını söyleyemeyiz. Maksat reddedilmekse Türkiye'den kimin oralara gideceği neyi değiştirir? Kemal'e "hayır" diyen Amerika, Ahmet'e Mehmet'e de "hayır" derdi, olur biterdi. Burada takıldığım konu Kemal Derviş ve onun kişiliği değil. Ben içinde bulunduğumuz çaresizliğe üzülüyorum. Koskoca seçilmiş meclis, o meclisin idaresinden sorumlu hükümet oturmuş gelecek telefonlara göre hayal kuruyor. Bu olacak iş mi? Amerika yüz vermedi borsa inişe geçti, dolar kıpırdadı. Şimdi sırada Almanya var. Onlar da omuz silkip "bize ne" derse kriz tekrarlayacak mı? Dün haberlerde sayın Ecevit'in konuşmasını izledim. Sesi kontrol edemediği bir şekilde titriyor, ne söyleyecekse önündeki yazılı metinden okuyor. Ve mutlaka yakınlarda bir yerlerde Hüsamettin Özkan dikilip kendisine göz kulak oluyor. Kusura bakmayın ama halimiz çok acıklı.