Başıboş saatleri oluyor insanın. Herşeye; bütün kızgınlıklara, bütün gururlara boşverdiği, sadece hissettiği biçimde davrandığı saatler. Dün gece böylesi bir bölümünü yaşadım hayatımın. Geçmişte bıraktığımı zannettiğim bir sayfaya döndüm birkaç kısa saat için. Haklılıklarım, haksızlıklarım dikildi karşıma aniden. Olaylar soğuduktan sonra nasıl da farklı göründü gözüme. Pişmanlık duydum mu? Hayır. Belki bir iç sızısı o kadar. O kâbus kelime kulaklarımda çınladı birazcık. Keşke! Bu kelimeyi hayatımın sonuna kadar söylemek zorunda kalmamak isterdim. Ama nerdeee? İnsanız ve bazen bilerek bazen bilmeyerek hatalar yapıyoruz. Ondan sonra vicdan muhasebesi gırla gidiyor. En kötüsü insan kaybetmek. Yaşamınızın belli bir kısmını paylaştığınız, birlikte gülüp birlikte ağladığınız arkadaşlarınızı geçmişte bırakmak zorluyor. İnsan akrabalarını seçemez ama arkadaşlarını seçme hakkına sahiptir. Çok gençken hızla arkadaş edinip yine aynı hızla kaybedersiniz. Ama yaş ilerleyince arkadaşlığın anlamı da değişmeye başlar. İşte ben böyle, çoktan yollarımı ayırdığım bir arkadaşımı özledim dün gece. Geri dönmenin imkansız olduğunu bildiğim halde, karşılıklı kırgınlıklar olduğu halde kendimi tutamadım ve aradım. Tabii böyle olaylar gerçek hayatta yaşandığında filmlerdeki gibi sonlanmıyor. Bazı susma anları var ki ömrünüzden götürüyor. Söylenecek sözler bulunmadığından değil. Belki tam tersi, söylenecek çok söz olduğundan. Susuyorsunuz. Susuyor. Dakikalar geçiyor. Dilinizin ucunda kelimeler, kalakalıyorsunuz. Zordu. Ertesi sabah daha da zor oldu. 'Keşke'ye rakip 'acaba' çıktı karşıma. 'Acaba aramasa mıydım' sorusu beni illet etti. Ama biliyorum ki aramakla bir şey kaybetmedim. Bir insana bir kez arkadaşım dediyseniz bu ölünceye kadar anlamını korumalı. Ne olmuş olursa aranızda mutlaka cevap hakkı tanımalısınız. Gerçi bizim için çok geç. En yakın arkadaşım fotoğraflarda gülümsüyor artık sadece. Kız arkadaşlar farklı oluyor elbette. Hemcinslerinizle daha çok paylaşıyorsunuz. Birbirinizi daha çok anlıyorsunuz. Buna karşılık kavgalar ve kırgınlıklar da daha şiddetli yaşanıyor. Yaşamın bilmecelerinden bir sayfa daha anlayacağınız. Başıboş saatler mi gerçek yoksa mantık çerçevesinin o kasan ve sıkan ölçüsü mü bilmiyorum. Kalpte sevgi durdukça zayıflıklar ortaya çıkıyor anlaşılan. Küsmek, darılmak hatta kin beslemek hiç bana göre değil. Her seferinde karar versem de küsmeye, beceremiyorum. Sadece bekliyorum. Başıboş saatleri.