Bilinmeyenler

A -
A +

Geçenlerde aklı evvel bir arkadaşım bana İstanbul'un hiç bilmediğim bir yüzünü gösterdi. Doğma büyüme ve kısmetse ölme bu şehirli olduğum halde bir anda kendimi değme turistten daha yabancı hissettim. Yabancı oluşuma ne kadar sevindiğimi bildiğim kelimelerle anlatmam mümkün değil. Allah korusun ya yabancı olmasaydım? Şimdi diyeceksiniz ki neresiydi gittiğin. Öncelikle sorulması gereken soru "ne işiniz vardı orada?" olmalı. Ah bir bilsem! Burnumuzun dibinde yer alan Kumkapı ve sonrasında Laleli. Konu, içinde yaşadığımız yeri sandığımız kadar iyi bilmediğimizden açılmıştı o gün. Üstelik dünyanın başka yerlerinde yer alan bazı şehirleri kendi kentimizden daha çok tanıyor olmamız da söz konusuydu. Bu çok ayıp geldi bize birden. Örneğin Londra, Manchester ve Paris benim İstanbul'a nazaran daha detaylı bildiğim şehirler. Bunun sebebi oralarda yabancı oluşumuz elbette. Burada "nasıl olsa bir gün gider görürüm" deme şansımız varken oralarda zaman kısıtlı. Bir an önce görülecek yere varmak gerekiyor. Ama bunlar yine de mazeret değil tabii. İşte bu gerçeklerin utancıyla dedik ki "gidelim, en yakınımızdaki bilemediğimiz dünyanın perdesini aralayalım." Keşke demeseydik. Keşke kendi masum ayıbımızla yaşamaya devam etseydik. O Kumkapı anlatılır gibi değil. Alt tarafı aşağı yukarı her gün kullandığım sahil yolunun üzerinde yer alıyor. Önünden binlerce defa geçtiğim bir yer. Her geçişimde sanırdım ki orası gidilip balık yenilen turistik bir mekandır. Yanılmışım. Elbette balık yeniyor ama tamamen farklı bir atmosferde. Turistleri bilmem ama bizim yerli halk nesini beğeniyor da gidiyor anlayamadım. Lokantaların önünde bağırış çağırış müşteri arayan garsonlar, lezzetsiz balıklar ve acayip alışkanlıklar. Kadınların tümüne Nataşa gözüyle bakmaya alışmış bir esnaf... Kendimizi aşağılanmış hissederek bir an önce ayrıldık oradan. Laleli ise bir dipsiz kuyu. İlk tecrübemizden sonra kırılan cesaretimiz yüzünden fazla gezemedik ama bunun bir kayıp olmadığı muhakkak. Hiç ailenin bulunmadığı kaybedilmiş topraklar oraları. İstanbul'un ortasında İstanbul olmayan bir coğrafya. Ürkütücü. Korkutucu. Bir daha adım atmak zorunda kalmayacağımı umduğum bu mekanlarda yaşamak zorunda olmadığıma şükrediyorum. Mecburen yaşayan tek tük aileler içinse artık hep dua edeceğim. Bazı şeyleri bilmemek büyük lüksmüş. O gün öğrendim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.