Cinayet dediğiniz

A -
A +

Kitap okumadan yaşamını sürdürebilen insanları anlamam mümkün değil. Okumayı iş gibi algılamayan, bunu bir yaşam biçimi olarak benimsemiş kişilerle ise aynı dili konuşacağımız sır değil. Kitabı büyük bir sevgiyle okşayan, kapağından son sayfasına kadar ilgilenen ve okuması bittikten sonra bile kurduğu ilişkiyi bitiremeyenlerdenim. Her fırsatta uğradığım belli başlı kitapçıların çalışanları beni bir süre görmeseler merak edip telefona sarılıyorlar. Açıkçası bu durumla gurur duyuyorum. Son zamanlarda birçok yeni yazarın parlamaya başladığını da bu sayede takip edebiliyorum. Genç yazarlar çeşitli dallara yayılmış vaziyetteler. Yine de dikkat çekici olan, bir çoğunun polisiye kitap yazma eğilimi içinde olması. Polisiye, zaman zaman okuduğum bir türdür benim. Kafam çok yorgunsa düşünecek çok konu varsa polisiye okurum. Satırların arasında gezinirken merakım kabarır ve katili yazar açıklamadan bilmeyi denerim. Bu da günlük dertlerimden uzaklaştırır beni. Cinayet romanlarının kraliçesi hiç şüphesiz Agatha Christie'dir. Onun o eşsiz zekası ve dantel gibi işlediği olaylar zincirine hayran olmamak mümkün değildir. Kullandığı belli başlı dedektif tipleri ise ilgi çekicidir. Peki gençlerin son yıllarda cinayet romanları yazmaya gösterdikleri ilgi nereden doğdu? Bu sorunun cevabını hakikaten merak ediyorum. Tek bir cevap bulmak belki zor. Değişen yaşam biçimi, hızlı şehir hayatı vs. gibi bir çok konu başlığı üretebiliriz. Fakat hiçbirisinin ne derecede doğruyu yansıttığını bilemeyiz. Bunun bir arz talep meselesi olduğu da açık. Polisiye talep ediliyor ki yazılıyor. Kendi adıma cinayet romanı yazmayı düşünmem doğrusu. Hem oluşturduğum herhangi bir karakterin insan öldürmek gibi bir eylemi yazın anlamında da olsa gerçekleştirmesine gönlüm razı olmaz hem de son sayfaya kadar sırrımı saklayamayabilirim. Ayrıca cinayet, önceden planlanması gereken zor ve detaylı bir iş. Kendimi kitaptaki katilin yerine koyabileceğimi hiç sanmıyorum. Gazetelerin polis sayfalarını okurken bile cinnet sonucu işlenmiş cinayetleri anlayabilirim de taammüden işlenenleri içim hiç kaldırmaz. İlk grupta şuurunu kaybeden, gözlerinin önüne perde inen, yaptığından o anki ruh durumu sebebiyle sorumlu tutulamayacak kişinin hali vardır. İkinci grup ise tam anlamıyla kötülük üretmiştir benim gözümde. Zaten kanunlarda bu doğrultuda sonuçları işaret eder. Taammüden cinayet işleyen insanın suçu bana göre asla hafifleyemez. Nereden nereye geldik. Günlerdir yazmaya başlamamın an meselesi olduğu ilk romanımla uğraşıyorum. Galiba bu yüzden kafa sesimin bir kısmını sizlerle paylaştım. Malum bundan böyle haftanın üç günü değil, altı günü bu köşede buluşacağız ve siz benim en yakın sırdaşlarım olmayı sürdüreceksiniz. Edebiyat dünyası sanılandan daha renkli ve eğlencelidir. Kalplerin derinliklerinde saklı türlü duygularda daha yıllarca buluşabilmek dileği ile...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.