Bugün artık hangi gazetenin hangi köşesini açsanız Amerika'nın uğradığı saldırıyla alakalı yazılar okuyacaksınız. Bu durum televizyon kanalları ve özellikle haber bültenleri için de geçerli. Olayın meydana geldiği andan itibaren hep birlikte hayretten hayrete düştük. Afalladık. Yorumlar yaptık ama söylediğimiz her sözün havada asılı kaldığını için için bildik. New York, Manhattan, Twin Towers, Pentagon, Pittsburg, White House, Washington isimleri aklımızda, dilimizde dolaşıp durdu. Korku bütün dünyayı sardı. Bu saldırıdan sadece Amerika etkilenmedi. Bütün dünya, özgürlüğe inanmış bütün milletler, herkes ama aklınıza gelebilecek herkes etkilendi. Dolar düştü elbette. Düşmeye de devam edecektir. Çünkü fikren bu kadar basit fakat uygulamada bu kadar acımasızca bir saldırıdan böylesine yıkıma uğrayabilen bir Amerika, uzun müddet Dolara eski güveni sağlayamaz artık. Bu da dünya çapında ticaretin alt üst olması anlamına geliyor. Güven bitti. Sadece Dolara ya da Amerika'ya karşı beslenen güven değil biten. Her yerde ve herkese karşı şüpheyle yaklaşma çağı başladı o saldırıdan itibaren. Artık hiçbir yer emin değil. Bu işte bu kadar iddialı, dünyanın yönetim kurulu başkanı bile kendi evinde alt edilebiliyorsa o zaman nerede rahat soluk alacaksınız ki? New York'un hafızalara kazınmış, bildik silueti yok artık. Şehrin hatta ülkenin sembollerinden olan Twin Towers ve onlara yakın başka binalar, içlerinde bulunan binlerce insanla birlikte tarih oldular. Bu korkunç bir gerçek. Kelimenin tam anlamıyla ürkütücü. İnsan kıyamet gününü hatırlamadan edemiyor. Korkan, bağıran, kalabalığın ortasında oradan oraya sürüklenen, ezilen, panik içindeki zavallılar acaba bir felaketler zincirinin ilk kurbanları mı? Acaba sıra kimde? Onların yerinde biz de olabilirdik. Bu olay insanoğlunun ne kadar kolay çaresiz kalabileceğinin en net örneği. Olayın hemen ardından Amerika'nın Afganistan'ın Kabil kentine füze saldırısı düzenlemesi ise başka olasılıkları akla getirdi ister istemez. Acaba Amerika gibi bir süper güç bu kadar gafil avlanmayı hazmedebilir mi? Dünyanın gözleri önünde nakavt edilmeyi içine sindirebilir mi? Bunu halkına açıklayabilir mi? Eğer bu soruların cevapları hayırsa o zaman hepimizi tehlike bekliyor demektir. Çünkü bu işlerde usta olamayan burnum yeni bir dünya savaşı kokusu alıyor. Bıçak marifetiyle kaçırılan yolcu uçaklarının çarpmasıyla kaçan huzurun geri dönmesi çok ama çok zor gibi görünüyor. İnsanlığı nasıl bir geleceğin beklediği hiç bu kadar meçhul olmamıştı. Uyuyan aslanı uyandırmakla kimin kâra geçtiğini tespit etmek lâzım diye düşünüyorum. Hızla düşen Dolara karşı fırlayan petrol ve altın fiyatları acaba dünyanın değişmek zorunda kalacağının işaretleri mi?