Pepsinin sloganını biliyorsunuz. "Daha fazlasını iste!" Markanın amacı, hedeflediği pazar payı gibi konular tamamen benim ilgi alanımın dışında. Dikkatimi çeken, metin yazarının insanları uyarmak için uygun bulduğu fikir. Daha fazlasını istemek! Zaten uzun zamandır bundan başka bir şey yapmadığımızı düşünüyorum millet olarak. Durmadan istiyoruz. Aldığımız hiç yetmiyor, hep daha fazlasını istiyoruz. Bunu yapmak için Tarkan'ın acayipleştirilmiş görüntüsüne ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. Estetik kaygıdan uzak bir biçimde uzattığı saçları ve gözümüze sokmak ister gibi öne doğru iteklediği kola şişesi olmadan da biz istiyoruz zaten. Zenginlik istiyoruz, buna çalışmadan ulaşmak istiyoruz, sağlık istiyoruz, refah istiyoruz, yetmiyor, huzur istiyoruz. Aslında doğal olan haklarımızı hiçbir zaman doğuştan elde edemediğimiz için çığlık çığlığa tepinerek talep etmek zorunda kalıyoruz. Bu, ülkemizin coğrafi, ekonomik ve sosyolojik açılardan içinde bulunduğu konumla alakalı bir durum. Bu ülkenin vatandaşı olduğumuz için birey olarak hepimizi tek tek etkilemesi kaçınılmaz elbette. Amerika'dan gelen beyaz atlı prensimiz Kemal Derviş bile bu halimize nasıl ilaç olacağını kestiremiyor. İlk geldiğinde pırıl pırıl parlayan gözleri hüzünle bakmaya başladı bile. Eh, davulun sesi Amerika'dan hoş duyuluyor olabilir. Ama yakınına gelip dinleyince kulak zarı risk altına giriyor tabii. Yurda dönerek hepimizi sevince ve ümide boğan Derviş beyin ilk icraatı sabahın henüz karanlığa denk gelen saatlerinde toplantı yapmak oldu. Ne kadar etkilendim! Hatta o gün gazeteler de etkilenmiş olacaklar ki manşet attılar. "Amerikan işi toplantı", "Kahvaltılı toplantı" vs. gibi. Bu değişik toplantı saatinden ne anlamamız gerekiyor? Ülke ekonomisinin düze çıkacağını mı? Keşke Derviş bey bu formülü telefonda söyleseymiş. O kadar yorgunluk ve uçak parası boşa gitmemiş olurdu. Kusura bakmasın ve kusura bakmayın. Belki hakikaten işe yarar çalışmalar yapmaya hazırlanıyordur. Ama ben isimlerin üzerine kurulu kurtuluş politikalarından hoşlanmıyorum. Kemal Derviş olmasaydı ne yapacaktık? Ben size söyleyeyim. Başka bir isim bulup ona güvenecektik. Bu nasıl ülke yönetmektir? O zaman niye seçim falan yapılıyor ki? Amerikan kökenli her şeyden medet ummak fena halde bir ülke geleneği haline geldi. Sanıyoruz ki Amerika'dan gelen her şey iyidir, doğrudur. Pepsi de Amerikalı olduğu için iki konuyu birbirine bağlamak benim için kolay. Ama kendi işini başkasına yaptırmaya kalkanların işi hiç de kolay görünmüyor. Amerikan düşmanı değilim. Öyle bir şey aklınıza gelmesin. Ama istiyorum ki kendi yağımızla kavrulalım. Başımız her sıkıştığında gidip çocuk gibi millete ağlamayalım. Hep daha fazlasını istemek zorunda kalmayalım.