Dün gece sevgili Suna Tanaltay ve eşi Erdoğan Tanaltay çiftiyle beraberdik. Ve ben her zamanki gibi onların yanında, kendimi insanlardan korumak için oluşturduğum kalın kabuğun kat kat soyulduğuna şahit oldum. İnsanın gözüne öyle bir bakıyor ki Suna abla, hiçbir şeyi gizleyemiyorsunuz. Şimdi diyeceksiniz ki 'Normal çünkü o bir psikolog.' Tam anlamıyla haklı değilsiniz. Bunca yıldır ben çok psikolog ve psikiyatr tanıdım. Çoğunun derdini dinledim. Değil içimi okumak, gerginliklerime ilaç bile olamadılar. Hayır, Suna Tanaltay'ın farklı bir yönü var. O, sürekli adını andığı sevgiye gerçekten inanıyor. Yarınların güzel olacağına, çocuklarımızın iyi yetiştiklerine gerçekten güveniyor. Bir zamanlar ben de inanırdım. Allah'ım ne kadar oldu sevgimi hapsetmeye başlayalı? Hatırlayamıyorum bile. Bundan yaklaşık on yıl önce tanıştık Suna Tanaltay'la. O zaman ben artık adını anmaktan bile sıkıntı duyduğum kişiyle evliydim. Onun programının sürekli konuğuydu sevgili Tanaltay. O zaman da tıpkı bugün olduğu gibi etrafına güçlü bir pozitif elektrik yayardı. Çantasında sayısız hediye taşırdı. Gittiği ortamlarda mutlaka bu hediyeleri dağıtır, insanları sevindirir, bir an için olsun dertlerini unuttururdu. Bana da birçok hediye verdi. Ama ilki bir kitabıydı. O kitabı, eşimin yanına taşınırken çeyiz olarak yanımda götürmüştüm. Dün gece Suna abla kameraların karşısında bana bunu hatırlattı ve o eski Selin'i gözümün önüne getirdi. İnsanlara inanan, bütün iyi niyetini ilk günden sunan, her söyleneni doğru kabul eden gencecik Selin'i. Belki Suna abla beni hâlâ öyle sanıyordu, belki ben artık öyle değilmişim gibi yapıp kendimi kandırıyordum. Bilmiyorum... Bildiğim, gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğü, kendimi tutamadığım, bir mendile muhtaç kaldığım ve maskemi çıkarttığım. Tabii geçici bir süre için. Çünkü artık korkuyorum. Çünkü artık insanlara inanmıyorum. Bir zamanlar sevgiyle gidip evlendiğim insanın pırlanta gibi evladını tam yedi aydır aramadığını, tüm bayramlarda babasız bıraktığını, o küçücük çocuğun gözüne daha altı yaşında kaybetmişliği yerleştirdiğini unutamıyorum. Tüp bebek ünitelerinin kapılarında çocuk sahibi olmak isteyen binlerce insan bekleşirken benim çocuğumun babası dönüp yüzüne bakmasın! En basit görevlerini yerine getirmek yerine oturup Ebru Şallı'yla ilgili anılarını yazıp dikkat çekmeye çalışsın! Bu dünyaya mı inanacağım? Bu sevgilere mi güveneceğim? Artık yapamıyorum. Ama Suna ablayı her görüşümde artık yapamadığım için kendimden utanıyorum. Belki bu yüzden akıyor gözyaşlarım. Belki bu yüzden acıyor kalbim. Bilemiyorum.