Figüran

A -
A +

Puslu bir Pazar sabahı bir köşe yazarı düşünün. Gazetenin yazısını gönderip hastaneye gidecek olsun. Bir haftadır yaşamla ölüm arasında gidip gelen hastanın yüz ifadelerini seyrederken düşünmekte olduklarının ağırlığı altında ezilmiş halini getirin gözünüzün önüne. Hastanın kim olduğu, orada neler yaşandığı falan değil önemli olan. Hayatın en kesin gerçeklerinden birisidir ölüm. Doğduğunuz andan itibaren ona yaklaşmaya başlarsınız. Benim gibi ölümle bir kaç kez burun buruna gelmiş olan insanlar fazla ciddiye almazlar onu. Ölmek değildir ürkütücü olan. Nasıl ölüneceğidir. İşte bir kez daha nasıl ölündüğünü izlemeye gitmek için evden çıkmak üzereyim. Ve düşünüyorum. İnsanları; onların çıkar çatışmalarını, yalanlarını düşünüyorum. Beynimin içinde yine bir fikir uçuşması var. Birbirini tutmuyor aklımdan geçenler. Magazin programlarını büyük bir ilgiyle takip eden kadınları inceliyorum. O parıltılı hayatları gerçek zannederken ne kadar yanıldıklarını muhtemelen hiç bilmeyecekler. Belki de bilmemeleri daha iyi. Ekranda hayran oldukları kişileri görünce birazcık sevinecekler böylece. Tanısalar, çoğunun selam bile vermeye değmeyecek tipler olduğunu göreceklerdi. Böylece sığ bir sevinç eksilecekti hayatlarından. Sonra yine hastane takılıyor aklıma. Şimdi yatağında küçücük kalmış olan bir zamanların güzeller güzelini hatırlıyorum. Görenlerin parmak ısırdıkları, başarılı, otoriter kadın nasıl bu hale geldi diyorum. Ve bir soru şimşeği çakarak aydınlatıyor kuşku dolu o cümleyi; 'ya ben de?' Ya ben de böyle olursam? Sıkıntıyla iç çekerek bir yudum daha içiyorum kahvemden. Bilinmez ki! Kimin, ne zaman, ne olacağı bilinmez. Çok üzülmem gereken bir hadise yaşamıştım daha Cumartesi günü. Hayret hiç etkilenmedim. Yoksa Cuma günü müydü? Hastane ortamında zaman kavramı işlemiyor ki. Herhalde Cuma idi. O kadar iz bırakmamış ki, günlerden bir gün deyip geçmek yeterli görünüyor şimdi bana. Aptallardan bir aptal daha! Nasıl öleceğini hesaplamayan tiplerden bir tip işte. Yaşamayı soluk alıp vermek zanneden, pantolon giymeyi delikanlı olmakla karıştıran, bunun rolünü gerçeğinden daha iyi beceren bir oyuncu... Hayat sahnesinde nasıl da başarısız halbuki. Belki bu yüzden yıllardır tiyatroya gitmiyorum. Rol yapmayı gerçeği yaşamaya tercih edenlere güvenmediğim için. Puslu bir Pazar sabahındayım. Ölüme rağmen kendimi iyi hissediyorum. Çünkü ben gerçeğim. Bu yaşa kadar gerçek kalmak için çok çabaladım. Bu saatten sonra ufak tefek sahteler etkileyemez beni. İmitasyon olan parlaklığına rağmen değersizdir. Ve değersiz olan hiçbir şeyi hayatımın içinde görmek istemem. Yaşamak hissedebilmektir. Ve hissetmek acıya dayanıklı olmayı gerektirir. Bu yükü taşımak gerçek olanlara düşer. Diğerleri figürandır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.