Geçecek...

A -
A +

Gündemin en önemli maddesi hiç kuşkusuz Fazilet Partisi'nin kapatılması. Bu konuda fikrini beyan etmeyen kalmadı. Elbette benim de kendime göre düşüncelerim var ve niyetim bunları sizlerle paylaşmak. Daha doğrusu paylaşmaktı. Hem işim kolay olacaktı hem de popüler kültüre kısa vadeli bir dönüş yapmış olacaktım. Ama planlarım suya düştü. Şu günlerde öyle tatsız çekişmelere şahit oluyorum ki mecburen duygulara yoğunlaşıyorum. Hal böyle olunca, parti kapatma meselesini kapatıyor, işime bakıyorum. Benim yaş grubumdaki insanlar sanki bir boşanma fırtınasına tutuldu. Kimi görsem, kiminle konuşsam yeni bir boşanma haberi alıyorum. Üstelik bu insanların hepsi ortalama on yıllık evli çiftler. Her zaman benim çabuk ayrılma eğilimime şaşırmış hatta eleştirmiş kişiler. Yalnızca kendi başıma geldiğini sandığım sıkıntılar sanki bulaşıcı bir hastalıkmış gibi hızla yayılıyor. Evde huzur bitip saygı tükenince en kestirme çözüm mahkeme tabii. Her gün üzülmektense bir kere üzülmek ama kangrenli parçayı kesip atmak en mantıklı yol. Ama bunlar söylendiği kadar kolay işler değil. Kırılan kalpler, bulanan zihinler, umutsuzlukla tanışan gözler oluyor elinizde. Ve çocuklar... Beni en fazla ilgilendiren bölüm. İki yetişkin insanın ilişkiye nokta koyması, bir çocuğun sevilmeyeceğini sanmasına sebep olabilir. Bu da hayatı boyunca izini taşımak zorunda kalacağı bir yara haline gelecektir. Dünyaya ayak basalı daha birkaç kısa yıl olmuş bu taze beyinlerin bu şekilde yıpratılmasını çok acı buluyorum. Hele de taraflar çocuğu koz olarak kullanmaya başlarlarsa o zaman iyice sinir oluyorum. Parlak gözlerle etrafını seyreden ve sürekli öğrenen bu büyüme aşamasındaki kişiler anne babalarının arasında kalınca çok çaresiz hissediyorlar kendilerini. Anne, babaya 'çocuğunu göstermeyeceğim sana' diye tehditler savururken çocuğun ne düşünmesini beklersiniz? Dedim ya, son günlerde sürekli bu tip tatsızlıklara şahit oluyorum ve ne kadar arkadaşlarımı ikaz etsem de pozitif sonuca varmalarını sağlayamıyorum. Dışarıdan izleyen olmak da çok zor. Yapılan hataları görüyorsunuz fakat elinizden hiçbir şey gelmiyor. Ve o çocuklar ağladığında içiniz boşalıyor sanki. 'Geçecek' diyorsunuz kendi sözünüze kendiniz bile inanmayarak. Kızıyorsunuz. Ama mani olamıyorsunuz. Hep bir 'keşke' kalıyor aklınızın ucunda.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.