Herkes birbirine 'Şimdi ne olacak?' diye soruyor. Dost davetlerinde, beklenmedik karşılaşmalarda, televizyon programlarında; kısacası her yerde ve her zaman sorulan soru bu. Şimdi ne olacak? İyi bir soru. Da, cevabı bilen birilerinin bulunduğunu hiç sanmıyorum. Bakın, Mark Perris bile bu hükümetin misyonunu tamamladığını, yeni bir seçime ihtiyaç duyulduğunu fakat bunun şu an için zor olduğunu söylemiş. Mark Perris'nin ağzından dinlediğimiz aslında Amerika'nın görüşü. Bunları düşünmek ve görmek için zaten uzman olmak gerekmiyor. Kelime kelime söylenenlerin hepsi doğru. Bunun bir kısır döngü olduğu da öyle. Bu hükümetle işlerin kilitlendiği sır değil. İnsanların fakirliği açlık sınırına dayanmış vaziyette. Kimsenin yüzü gülmüyor. Bütün esnaf kan ağlıyor. En lüks semtten en vasat semte kadar her yerde sıkıntı diz boyuna ulaşmış vaziyette. En kötüsü de vatandaşın duyduğu güvensizlik. Başında bulunanlara güvenmeyen bir halk kitlesi, yarınlara umut beslemeyen bir millet anlamına gelir ki bu, tahmin edilebilenden çok daha tehlikeli bir tablo. Peki ne olacak? Bir kez daha yılın sorusu takılıyor akla işte. Seçim ekonomisini kaldırabilecek durumda değiliz. Üstelik bunu göze alsak bile alternatifler ortada. Gitti eteri geldi beteri olacak bir sonuç için neden onca zahmete katlanalım? Kelimenin tam anlamıyla köşeye sıkışıp kaldık. Şimdi bir de Afganistan'a asker gönderme faslı var. Bu savaşa girmenin İslam ülkeleri içinde durumumuzu son derecede sıkıntılı bir platforma oturtacağı ortada. Diğer yandan Amerika'nın desteğini kaybetmek intihar etmek gibi. Kısacası yine aynı köşe! Bizim nefes almamıza izin vermemek dış dünyanın yıllardır uyguladığı bir taktik. Biliyorlar ki biraz palazlanırsak tehlike arz etmemiz mümkün. Bu riski almamak için sürekli ekonomik baskı, Avrupa Topluluğu gibi sopalar gösteriyorlar aba altından. Türkiye'nin coğrafi konumu, herkesin gözünde önemini arttırıyor. Doğu ile batının birbirine bağlandığı noktada Türkiye, tarihin yükünü sırtında taşıyıp binlerce yılın kini ile başa çıkmaya çalışıyor. Bunca sorunu alt alta yazdıktan sonra gereken, birkaç çözüm önerisi getirmektir aslına bakarsanız. Ama bunu yapabilecek birisinin bulunduğunu sanmıyorum. Bunlara maruz kalmak için ne yaptık? Çocuklarımızın yarınlarını göremeyecek kadar güçsüzleşmek için nerede hata yaptık? Ve bütün bu dertlerden nasıl kurtulacağız? Haftanın ilk gününde bu soruları sormak pek keyif vermiyor ama artık problemlerimizi görüp kendimizi hazırlamamızın zamanı geldi ne yazık ki. Yeni haftaları karşılayabilmek için bunu yapmak zorundayız.