Bilgisayarın, çalışır vaziyette bırakıldığı fakat bir müddet kullanılmadığı zaman çıkarttığı bir ses var. Vınlamayla söylenme arası bir şey. Sanki 'Madem yazmayacaktın bari beni kapatsaydın' der gibi. İnsanın içinde vicdan azabı oluyor bu ses. Kapatılmayışının sebebi ise belli. Tembellik ve avunma. 'Şunu da okuyayım, gidip yazacağım. Kapattığıma değmez' tipi bir kendini kandırmaca. Okumakla yazmak arasında gerçekten bir bağlantı var ama. Okumadan yazamıyorsunuz. Bunun taklit etmekle, esinlenmekle ilgisi yok. Tamamen hiç bilmediğiniz hayatları, hiç görmediğiniz yerleri öğrenmeye duyduğunuz aşkla alakalı. Bu yüzden okudukça daha kolay yazar hale geliyorsunuz. Tabii birçok konuda olduğu gibi ben bunda da ölçüyü kaçırmış durumdayım. Yıllardır arkadaşlarım gezip eğlenirken ya da daha çok tanınmak ve kazanmak için çalışırken ben oturmuş okuyorum. Bazen kendime kızdığım da oluyor doğrusu. Fakat herkesin bir yapısı var. Yapınızı, dışarıdan destekli mantıkla değiştiremiyorsunuz. Bugün Cuma. Belki siz de bana benziyorsunuzdur. Belki herkes gezerken okumaktan zevk alacak bir karakteriniz vardır. Belki sizin eğlenceniz okumaktır diye düşünerek kendime seçtiğim kitapları size de önermeye karar verdim. Rafta görür görmez dikkatimi çeken bir kitap var şu anda elimde. Doğu Doğudur. Latife Mardin kaleme almış. Arif Mardin'in eşi diye hatırlatsam acaba kabalık etmiş olur muyum? Kendi kariyerine rağmen eşinin şöhretiyle hatırlatılmaya çalışılmak hiç de hoş değil, biliyorum. Ama dedim ya, tembel günümdeyim ve kestirmeden gitmek istiyor canım. Bir itiraf daha. Bundan önce Latife Mardin tarafından yazılmış hiçbir kitap okumadım. Yani yazar konusunda tecrübesizim. Adım gibi bildiğim yazarlar vardır oysa. Onlar daha cümleye başlarken ardından neyin nasıl geleceğini tahmin oyunu oynarım kendimce. O yüzden rahat okurum bildiğim yazarları. Ama Mardin öyle değil benim için. Yine de başarılı bir geçmişi olan tecrübeli bir insan. Üstelik kaleme aldığı bir oyun New York gibi herkesin hayalini kurduğu bir şehirde sahneleniyor. Ve başlık çekici. Doğu Doğudur. Ben deneyeceğim en azından. Diğer kitabım iki ciltten oluşuyor. Haydar Bey Ve Masallar Anlatıcısı Şehrazat. İsim büyüleyici. Kitabın, daha doğrusu kitapların kapak düzenlemeleri ve hayal ettirdikleri de. Simyacılık ilginizi çekiyorsa, bir de masallardan haz alıyorsanız siz de benim gibi kendinizi tutamaz bu kitapları kaptığınız gibi evinize koşarsınız. Arka kapakta bir özeti var içeriğin. O da masal havasında. Evli bir çifte bir geceliğine emanet edilmiş simya taşının hikayesinden bahsediliyor. Emaneti bırakan kişi, o ertesi gün dönünceye kadar beklemelerini rica ediyor karı kocadan. Fakat onlar dayanamıyorlar ve taşı deniyorlar. Bu yüzden sırrın asıl sahibi ertesi gün gelmiyor. Olaylar böyle gelişiyor ve bakalım daha neler oluyor. Dedim size, okumak bir zevktir.