Ramazan ayının ondördüncü gecesi uykum kaçtı. Her zamankinin aksine saat onbir civarı yastığımla buluşup rüyalar âlemine karışacağıma gece bekçisi gibi evin içinde dolaşmaya başladım. Alışık da değilim. Sinir oldum. Sonunda baktım olacak gibi değil, televizyonu açtım. O kanal senin bu kanal benim gezerken gözüm TGRT'ye takıldı. Ekranda iki bey oturmuş konuşuyordu. Daha dikkatli baktım. Bir de ne göreyim? Bizim Hayati İnanç sunucu koltuğuna yerleşmiş, karşısına da Uğur Işılak'ı almış sohbet ediyor. Kulağımı konuşmalara kaptırmadan önce şöyle bir geçmişe gittim. Hey gidi Hayati İnanç hey! Kendisi çok sevdiğim, çok kıymet verdiğim bir dostumdur. Yıllardır her türlü çıkmazda ona başvurup hep de kârlı ayrılmışımdır yanından. Dini konularda bilgili, edebiyatta ise ciddi anlamda kültürlüdür. Uğur Işılak ise birkaç yıl önce benim bir programıma konuk olmuştu. Özü sözü bir, yaptığı işin hakkını veren, saygılı, dolayısı ile de saygıdeğer bir sima. Eh, o andan itibaren değmeyin keyfime. Ne hoş bir sohbet ettiler. Kulların aşkından yola çıkıp İlahi aşka varan yolu hatırlattılar bize. Büyüklerin menkıbelerinden dem vurdular. Benim gibi hafıza zafiyeti içinde olanların ne kadar okurlarsa okusunlar asla akıllarında tutamayacakları dizeleri ezberden geçtiler. Hoştu. Çok hoştu. Verdikleri telefon numarasını yüzlerce defa aradım. İki eski dostuma bir selam vermek, sesimi duyurmak istedim ama benim gibi düşünen herhalde çoktu ki bir türlü ulaşamadım. Kısmet değilmiş deyip boynumu büktüm ama o program için kendilerini tebrik etmeyi de bir borç bildim doğrusu. Bu kadar kargaşanın, anlamsız tartışmanın, didişmenin ortasında böyle sevgi dolu bir soluklanma lazımmış da farkında değilmişim demek ki. Çölde karşınıza çıkan vaha misali bir tecrübeydi o gece. Yapanı, yaptıranı, emeği geçeni kutluyorum. Sadece konukları kavga ettirerek reyting yapacağını zannedenlere örnek olsun bu tip yapımlar. Evinde oturmuş bir nebze huzur arayanların yerlerinden sıçramadan, sinir sahibi olmadan izleyebilecekleri bu türlü programların artmasını diliyorum. Ülkedeki çoğunluk anlayışından bıkmışa benzeyen Uğur Işılak'ın ise buraları terk etme fikrinden bir an önce vazgeçip moralini düzeltmesini umuyorum. Zaman zaman aynı psikolojinin pençesinde kıvrandığım için onu anlıyorum ama hepimiz gidersek geriye kim kalacak? Dost olmanın, abi olmanın hakkını vermesini hep bilmiş olan Hayati İnanç ise sunuculuğun da hakkını veriyor. Aramıza hoşgeldin diyor, TGRT'nin sahur programını hepinize tavsiye ediyorum.