Gündüz uyumak kadar melankolik bir eylem daha olamaz. Kendinizi yatağınızın içine sakladığınızda ve bütün dünya dışarıda kaldığında hissettiğiniz güvenlik duygusu bağımlılık yapabilecek cinsten. O yüzden bunu alışkanlık haline getirmemek lazım. Yastığın sessiz daveti ve boşluğun cazibesi insanı nasıl da çekiyor! Bu çok masum kaçamak bazen yapıldığında derin bir dinlenmişlik hediye ediyor. Kalktığınızda tatsız bir başağrısı sizi çileden çıkartıyor belki ama diğer yandan da bilinçaltının serbest bırakılmasının hoşluğu benliğinizi sarıyor. Tabii bu atmosferden kurtulmak kolay değil. Tekrar hayatın dikenli dakikalarına karışmak cesaret işi. Bazen soluklanmak gerektiğine inanıyorum. Günlük yaşayışın karmaşası içinde kendimizi ve en doğal ihtiyaçlarımızı unuttuğumuzu fark ediyorum. Zaten beklenmedik endişe krizleri ve dayanılmaz yorgunluklar bunun sonucunda ortaya çıkıyor. Buna tıp dünyası stres diyor ve sebebini tam bilemediği bütün hastalıkların sorumlusu ilan ediyor neredeyse. Elbette stres suçsuz değil. Ama bunu kendimize biz yapıyoruz. Mesela trafikten şikayet ediyoruz ama evimizle iş yerimiz arasındaki mesafeyi kısaltmaya çalışmıyoruz. Ya da hep bir yerlere yetişme telaşının bizi bitirdiğini iddia ediyoruz ama sokağa bir saat daha erken çıkarak geç kalma tehlikesini yok etme yoluna gitmiyoruz. Kısacası problemleri azaltmaya çabalamak yerine akşama kadar şikayet ederek çözüme ulaşamıyoruz ve sıkıntılarımıza stres deyip sıyrılıyoruz. Mutluluğu küçük bir saksı çiçeğinin goncasında ya da parkta yürüyen yaşlı bir amcanın yüz çizgilerinde aramak yerine pahalı mağazaların vitrinlerinde arayınca bulamıyoruz tabii. Bu son paragraf sizden ziyade kendime yönelttiğim bir eleştiriydi! Fakat sanıyorum kadınların çoğu benimle bu zayıflığı paylaşıyordur. Söz yine nereden nereye geldi... Arka balkonumda büyütmeye çırpındığım kırmızı sardunyam yeni gonca verdikçe duyduğum sevinci, hiçbir mağaza paketini açarken duymuyorum. Bu kıssadan hisse kısmı umarım hepimizin bütçesine bolluk olarak geri döner. Yastık ve yorgan beklenmedik saatlerde hayatımıza girdiğinde bir kaçış olabiliyor. Ve kaçmak her zaman korkaklık olmayabilir. Arada sırada kaçabilecek kadar esnek olmazsak kırılmak zorunda kalmaktan çekiniyorum. Ezcümle, bir geç sabah uykusundan uyandım ve aklım karışık. Bu şartlarda nasıl karışmaz edebiyatı yapmadan sizi kendimden kurtarıyorum.