Karın örten sessizliğini ne çok özlemişiz. Her gün gördüğümüz manzaranın beyaza boyanması nasıl da içimizi aydınlattı. Gecenin lacivert kostümünde pamuksu desenler çizen kar taneleri sanki birer umut çiçeği gibiydi. Her türlü gerçekliğin soğuk havada donduğu, yerini masalsı bir atmosfere bıraktığı gün sonları hayaller kurdurttu. Sanki hiç büyümemişiz. Sanki tek derdimiz ertesi gün kar sebebiyle okulların tatil olup olmayacağı. Ama tatil olursa da üzülüp oyun ve dedikodu faslını kaçıracağımız endişesi. Her günden farklı bir şeylerin solunacağı, gelen dakikaların sürpriz yüklü olması ihtimali... Beyazın, tüm renkleri etkisiz hale getiren gücü. Saflık. Soğuğun yalansız yüzü. Sokak lambasının ışığında yanıp sönen tanecikleri seyrederken bunları düşündüm hep. Canım evde olmak istemedi. Dışarı çıkmak, nefesimin duman oluşunu izlemek, burnumun kızardığını görmekti yapmam gereken. Ama bir defa büyüdük ya, artık böyle şeyler yapmıyoruz. Kızıma baktım, o daha büyümeden yaşlandı sanki. Kar, onun altı yıllık kalbinde pek bir etki yapmadı. Ben gözlerim parlayarak kar yağıyor diye sevindikçe o boş boş baktı yüzüme. İşte çağdaşlaşmanın çocuklarımızın omuzlarına yüklediği ağırlığın faturası. 'Özgür' anne babaların, evlatlarına hediyesi! Yaklaşan bayram, ardından sırada bekleyen yılbaşı, hediyeleşmeler falan pek etkilemiyor bizimkileri. Her geleni normal karşılayıp telaşsız yaşıyorlar. Onlar Fox Kids'in renkli camına burunlarını yapıştırıp gün geçirmeyi tercih ediyorlar. Gecenin karanlığında çınlayan bekçi düdüğünü hiç duymadılar. Ya da bozacının yankılanan sesini. Gündüzleri elinde çanıyla gezen yoğurtçu anlam ifade etmiyor. Kar taneleri sadece kar yağışı anlamına geliyor yeni yetişenlere. Yazık. Fazladan hayal kurmanın kimseye zararı olmaz halbuki. Hülyalı gözlerle baktığınızda dünyaya, hiç değilse kendi oluşturduğunuz bir pembelik içinde yaşama hakkınızı kullanmış olursunuz. Çocukken, başımı yastığa koyduğumda, gözlerimi kapatır hayaller kurardım. Özlediğim dünya, gözlerimin önünde canlanırdı ve ben ne zaman uykuya geçtiğimi fark edemezdim. Ertesi sabah kalkma vakti geldiğinde şaşırır, henüz uyumadığımı sanırdım. Şimdiyse ne zaman uyuduğum, ne zaman uyanık olduğum belli. Her şeyin çok kesin çizgilerle birbirinden ayrıldığı bir çağda yaşıyoruz. Herkes her şeyi biliyor. Sırlar yok. Hayaller, sadece zengin ve ünlü olmakla sınırlı. Böylesi bir gerçeklikle bile başa çıkabilen kar tanelerine ise hâlâ hayranım. Bakmakla görmek arasındaki farkı bilenler için umut ışığı oluşturan beyazlığın gerçek manada saflığı geri getirmesini beklemek akılsızlık olarak algılanmamalı. Buna iyi niyet desek olmaz mı?