Kendim ve ben

A -
A +

Fazla müzik dinlemiş olmanın yol açtığı keyifli fakat yorgun baş ağrısını çekiyorum. Dışarıda, bu mevsim hayali bile kurulamayacak serinlikte ve grilikte hoş bir hava, içeride kendim ve ben varız. Bulutların sebep olduğu loşluk arttıkça mutlu olma baskısı azalıyor sanki. Güneşin neşeli ışığının ruhumda oynadığı oyunun etkisi kayboluyor ve dilediğimce hüzünlenme hakkıma sahip çıkabiliyorum. Durgun ve derin ve dolu bir hüzün bu. İnsan olmanın getirdiği yükümlülüklere boyun eğmiş ve bu ağırlıkla boynunu eğmek zorunda kalmış bir tamlık. Kötü değil, eksik değil, acı değil. Ama var ve orada duruyor. İyi edebiyatın insanın kalbinde akıttığı bir dere gibi. Duyguların sözcüklere giyindiği, sözcüklerin cümlelerle kucaklaştığı, söyleneceklerin bitebildiği, yaşamın sonsuz olduğu bir yerdeyim. Buna mutluluk diyebilirim. Eğer mutluluğu tarif etmek gibi bir usta işine soyunmaya kalkışacak kadar fütursuz olsaydım işte aynen böyle anlatırdım. Hafif baş ağrısı, serin bir ten, hiçe yakın beklenti, çokça anı, karanlık ve unutulduğu sanılan bir noktadan bir kez daha parlamaya başlayan sevebilme yeteneği... Göze alabilme, cesarete değeceğine karar verme, hiçe sayma... Hiçlikle bir defa daha selamlaşıp aynı yönde yol alabilme... Hiç artı hiç eşittir hiç formülünü hücrelerde hissedebilme... Kısacası bütün olma! Dünyayla, dostlarla, düşmanlarla, okurlarla, yazmazlarla, yazanlarla, çocuklarla, büyüklerle ve büyük olduğunu zannedenlerle kaynaşma! Tamlıktan kastettiğim bu. Sabun kokusu, ütülü çarşaf, çekmecede saklanan lavanta, derli toplu yerleşik düzen, yaşanmışlık, sinmiş sesler, silinmiş gözler. Yaşayanlar ve ölmüşler. Varlığını sürdürenler ve hiç var olamamış olanlar. Kahkahalar, gözyaşları, ince imalar, sert kavgalar, çekişmeler, hayal kırıklıkları, iyi günler, kötü günler ve yok günler. Varlığın gücü yoklukla başa çıkamaz. Doğrusu, varken yokluğa uyum sağlamaya çalışmak. Düşünüyorum öyleyse varım tipi klişelerden uzak durup, düşünüyorum ama emin miyim diye sormak. Ben kimim, neden, nasıl cinsi zor ve cevapsız soruları ya tam sormak ya da yakınından bile geçmemek. Gizemi, mağazaların indirim kampanyalarında aramak yerine gözbebeklerinde bulmaya çalışmak. Hayatın sırrını! Her nefesin, her anın, her dokunuşun hakkını verebilmek. Sakin bir yalnızlıkta bütün insanlıkla kucaklaşabilmek. Özetle sevmek ve hatta sevilmek!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.