Aynı anda hem avare hem de meşgul olunabilir mi? Hem mutlu hem mutsuz? Ya da hem neşeli hem üzgün? Bu soruların tümüne birden 'hayır' deyip geçebilirsiniz. Ama meseleyi derinlemesine düşündüğünüzde 'belki'ye gelme ihtimaliniz var. Hatta bayağı bir zaman harcarsanız bu uğurda, temiz bir 'evet' sizi bekliyor olabilir. Çünkü aslında soruların hepsi de aynı cevaba taşıyor soranı. İnsanoğlu muhteşem bir yaratık. Özellikle beyin açısından baktığınızda etkilenmemeniz mümkün değil. Çok karmaşık, çok bilinmeyenli, çok çekici. Çözemediğiniz problem aklınızın bir köşesinde yer edinir ya kendine, işte aynı onun gibi. Kendimizi çözemiyoruz. Kendimizi tanımıyoruz. Başkalarını yargılarken, aynı imtihanlardan geçsek biz nasıl davranırdık bilmiyoruz. Adına hayat dediğimiz sınav süresi bitinceye kadar bekliyoruz sadece. Kimi harıl harıl soruları yanıtlıyor, kimi elinde ki kalemi çevirip vakit harcıyor, kimi tamamen kopuyor erken ayrılıyor sınıftan. Herkes kendi kağıdından sorumlu sonuçta. Kafatasımızın içinde muhafaza ederek taşıdığımız beynimiz hâlâ anlayamadıklarımızın başında geliyor. Ne kadarını daha kullanabiliriz, bunu başarırsak nelerden vazgeçmek durumunda kalırız gibi sıkıntılarımız var. Belki de bu yüzden fazla ilerleme kaydedemiyoruz. Ama insanın duygu haritasına baktığınızda, başta sorduğum soruların hepimize yakın durduğunu görürsünüz. Aynı anda hem mutlu hem de mutsuz olabilirsiniz. Arzu ettiğiniz bir şeyler olmuştur sevinirsiniz. Ama diğer taraftan bir şeyler de yolunda gitmemiştir, üzülürsünüz. Aşıksınızdır, kalbiniz pır pır ediyordur. Mutluluk... Fakat yanlış insan olduğunun bilincindesinizdir. Mutsuzluk... Buyurun bakalım! Aşağısı sakal, yukarısı bıyık. Çekip gitseniz, ne mümkün? Kalmak demek her gün ölmek demek. İşte hayatın renkleri bunlar. Oyunda kalıp bitirmek zorundasınız. İyisi mi mutsuzken biraz da mutluluk kokusu almaya çalışmak. Çünkü her an, her yerde, her türlü koku mevcut. Dünyayı eşsiz kılan da bu özelliği değil mi zaten?