Son günlerde çeşitli köşe yazarlarının köşe yazmaktan hoşlanmadıklarını okuyoruz. Özellikle bayan yazarlar daha bir şikayetçi hallerinden. Kısa bir süre önce de Türkiye'nin genç yazarlarının köşe yazmak istemediklerini okumuştum bir yerlerde. Acaba neden diye soruyorum kendime. Neden sevilmeyen ve pek istenmeyen bir iş bu? İtiraf ediyorum, mantıklı bir cevap bulamıyorum. Yaklaşık altı buçuk yıldır köşe yazıyorum. Bayağı uzun bir zaman sayılır bu. Hiç şikayet ettiğimi ya da sıkıldığımı hatırlamıyorum. Üstelik henüz hiç ara vermedim yazılarıma. Rahmetli Ayhan Songar da öyle yapardı. Tatil, senelik izin, hastalık falan dinlemezdi. Mutlaka yazısını gazeteye gönderirdi. Ondan öğrendiğim bu sistemi ben de uygulamaya çalışıyorum. Bir yere tatile gittiğimde halim çok komik oluyor. Herkes denizin, güneşin tadını çıkartırken ben elimde kağıt, kalem yazı yazıyorum. Yazması sorun değil ama göndermesi sıkı bir dert. Faks bulacaksınız, rica edeceksiniz falan filan. Bir zamanlar diz üstü bilgisayar kullanmaya kalkıp nefretle terk etmiştim. Hiçbir diz üstü bilgisayar insana PC zevkini vermiyor. Bu nefretim beni evimden uzak olduğumda zorluyor anlayacağınız. Şikayetçi olan yazarlar özellikle her gün konu bulmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar. Doğru. Özellikle siyaset yazmıyorsanız konu bulmak ciddi bir sıkıntı. Hayata dair yazacaklarınız bir süre sonra kendinizi tekrar etmenize yol açıyor. Çünkü yaşayışınızla ilgili alışkanlıklarınızı değiştiremiyorsunuz. Bakış açınız neyse o olarak kalıyor. Bu durumda algılayışlarınız ve paylaşımlarınız farklılık göstermiyor. Yine de köşe yazmak dünyanın en keyifli işlerinden birisi. Gelişmiş ülkelerde, özellikle Amerika'da çok itibarlı bir meslek. İnsanlar New York Times'da yazabilmek için ömürlerini harcıyorlar. Doğru düzgün bir kaç yazınız yayınlandığında meşhur oluyorsunuz. Sokakta parmakla işaret edilen birisi haline geliyorsunuz. Çünkü oralarda köşeler okunuyor. Ve çok iyi yazmadığınız müddetçe bir köşe kapma fırsatını bulamıyorsunuz. Burada ise her iş dalında olduğu gibi köşe yazarlığında da bir savurganlık söz konusu. Çalakalem çiziktirilenler yazı diye yayınlanıyor. Hele de çok satılan bir gazetede yazıyorsanız medya desteğini arkanıza alıp ödülden ödüle koşuyorsunuz. Kalem, doğru kullanıldığında bir silahtır. Yanlış yaparsanız size küser, yazamaz olursunuz. Onu sevmek, istemek gerekir. Siz onu şımartırsanız o da size hizmet eder. İster köşede ister meydanda yazın, aslolan yazmanın kendisidir. Ben şikayetçi değilim. Olanları da anlayamıyorum.