Memleket meseleleri

A -
A +

Memleket meselelerinin hepimizi tükettiği itici günler yaşıyoruz. Artık haber jeneriklerine bile tahammüllüm kalmadı. Görünen köyün kılavuz istememesi misali, biz de olacağını önceden bildiğimiz sıkıntıların başımıza gelmesini izliyoruz. Bu yüzden iki kere üzülmek durumunda kalıyoruz. Hem bir sonraki felaketin ayak seslerini duyup ürküyoruz hem de haklı çıkmanın dayanılmaz ağırlığı altında eziliyoruz. İlk günden itibaren Kemal Derviş hadisesinin incitici olduğunu savunuyorum. Yakından bir kere bile görmediğim sayın Derviş'le kişisel hiçbir alışverişim olamayacağına göre benim ki sadece durum değerlendirmesiydi. Medyanın şişirmekten usanmadığı bir balondu sayın Derviş ne acı ki. Nasıl iyi Fransızca bildiği, nasıl tenis oynadığı, alımlı hanımı, dünya insanı görüntüsü hep övüldü. Bunlar doğruydu. Elbette Kemal Derviş ayarında insanlar kolay yetişmiyor. Saygı duyulacak çok özelliği var. Ama yurda dönüş biçimi ve tepeden inme yetkileriyle, seçilmiş hükümete adeta dördüncü kuvvet olarak katılımıyla yanlıştı! Bunları yazdığımızda fazla milliyetçi olmakla suçlandık. O ne demekse? Milliyetçiliğin fazlası nasıl olur? Bu mantığa göre Kurtuluş savaşında canını vermiş bütün şehitler fazla milliyetçiydi! Böyle saçmalık olmaz! Elbette milliyetçiyim. Ama benim milliyetçiliğim gözümü kör eden cinsten değil. Doğru olana yanlış dedirtecek şekilde değil. Ülkeme faydası olacağını gördüğüm bir girişime, sadece şıklık olsun diye itiraz ettirecek gibi değil! Zaten öyle olsa onun adı milliyetçilik olmaz. Şimdi geldiğimiz noktada, başlangıçta olduğumuzdan daha fazla zarardayız. Eğer bu çekişmeler hiç yaşanmamış olsaydı gerginlik bu seviyeye gelmeyecekti. Başbakanımızın konuşmaya mecali kalmadı. Ölmediğini ispat etmek için basının karşısına çıkmak zorunda kalabiliyor. Piyasalar yüksek tansiyondan beyin kanaması geçirmek üzere. Fikrini söyleyen bakanlar eleştiriliyor. Söylemeyenler etkisiz eleman konumunda. Bir gevşeklik denizinde yüzer gibiyiz. İMF ne buyurursa yapmakla yükümlüyüz. Yapmazsak kulağımızı çekiveriyorlar. Bütün bunlara söylenebilecek tek söz var. Acı! Çok acı! Kendi ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz işte. İster kabul edin, ister etmeyin. O sizin gerçekçiliğinize kalmış.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.