Arada bulutların arasına saklanmak suretiyle kendisini özletmeyi akıl eden güneşi bugün daha fazla seviyorum. Rahmetli anneannem huzurun formülünü 'mesafe' olarak verirdi. Mesafeli ilişkilerin daha saygı dolu olduğunu öğretmeye çalışırdı hep. Gerçi kanımıza karışmış halde ki Akdenizlilik bu mesafeleri azalttı çoğu kez ve elde ettiğimiz sonuçlar hep pişmanlığa yakın oldu bu yüzden. Çok sevdiklerinizle bile aranızda bir sınır olmalı. Karşınızdaki, o sınırı asla geçmemesi gerektiğini bilmeli. Bu bilgi, söylenmemesi gerekenleri söylenmemiş kılar. Eğer insanlar her istediklerinde, ağızlarına geleni söylerlerse o vakit saygı kalmaz. Bu da çamur gibi bir kıvama getirir sevgileri. Tüketir. Yüz göz eder tarafları. İnsan söylemediği sözün galibi, söylediği sözün mağlubudur. Bu, unutulmaması lazım gelen şifrelerden birisi başarı için. Bir de 'kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş' atasözü var; o sanki benim için söylenmiş! Yazmaya başladığımda ahkâm kesmekte hiç zorlanmıyorum ama iş yaşamaya geldiğinde en basit kuralları bile hiçe sayıyorum. Teoriyle pratik arasındaki fark da bu zaten. Güneşin dünyamıza biraz daha mesafeli durması yazdırdı bana bu satırları. Onu özlemek sanki sahip olmaktan daha güzel. Aslında bütün duyguların içinde en gizemlisi özlemdir. Aşktan bile daha saklıdır onun pırıltısı. Aynı anda hem yakar hem de sevdirir kendisini. Birisini özlemek hoştur. Hani, kör ölür badem gözlü olur deyişindeki gibi, özlediğinizi abartırsınız. Sahip olmadığı özellikleri yakıştırırsınız ona. Yanınızda olsa sıkılacağınız kişiyi, uzakta iken daha erişilmez sayarsınız. Belki sırf bu yüzden asker yolu gözleyen genç kızların çoğu bekledikleri döndüğünde ayrılır. Onlar, onca zaman sahip olduklarını değil, sahip olmayı istediklerini severler. Kendi hayal dünyalarında ürettikleri bir kahramana vurulurlar. Aradaki imkansızlıklar da bu sahneye eklenince romantizm artar. Kavuşulduğunda ise gerçekler gün ışığına çıkar. Eğer eldeki, gerçek aşk değilse o zaman bitmeğe mahkumdur. Çünkü hiçbir canlı, hayal kahramanı gibi yaşayamaz. Her insanın zaafları, eksikleri, hataları vardır. Bunlarla birlikte kabul ediyorsanız muhatabınızı o zaman seviyorsunuz demektir. Tıpkı benim bugün güneşi sevişim gibi. Uzaktan, mesafeli. Onu bütün yakıcılığıyla kabul etmem mümkün değil. Buna gücüm yok. Ama yokluğuna da tahammül edemem. Bu durumda araya giriveren bulutlara minnet borçluyum. Güneşi bana özlettikleri için. Her olaya iyi tarafından bakmaya çalışmak lazım. Mutlaka iyi bir taraf vardır. Mesele onu görmek istemek. İstedikten sonra yapılamayacak hiçbir şey yoktur. Tıpkı sevmek gibi.