Pırıl pırıl bir bahar günü. Eskinin Ayastefanos'u şimdinin Yeşilköy'ü her zamanki gibi gözüme dünyanın en güzel yeri gibi görünüyor. Bu semte böylesi kalpten bağlanmış olmamı bazen ben bile anlayamıyorum. Güneş, 'Ben buradayım' dercesine ışıklarını cömertçe dünyaya gönderirken sanki insanoğlunu kolluyor. Kendimi iyi hissediyorum. Allah'ım bu ne kadar büyük bir nimet! O kadar uzun süredir kendimi iyi hissetmiyordum ki, unutmuşum nasıl bir şey olduğunu. Moral dedikleri bu işte. Moraliniz yerinde olduğunda hayat güzel geliyor. Aksi durumda ise yaşamanın anlamı gün doldurmaktan öteye geçemiyor. Arabamı park edip biraz yürüyorum Yeşilköy'ümde. Bir kaç işim var yapmam gereken. Esnafla konuşuyorum bazen. Güneş onların da yüzünü okşuyor. Aynı yerde soluyor olmanın bir anlamı var hepimiz için. Bir şeyleri paylaşıyoruz. Derken arabama geri dönüyorum. İlk anda dikkatimi çekmiyor. Alışılmış hareketleri pek de farkına varmadan yapıyorum. Dikiz aynasından arkaya bakmak, park yerimden çıkarken kimseye hafifçe de olsa dokunmamak için hesaplamalar yapıyorum kafamdan. Sonra sinyal veriyorum ve sağa doğru çeviriyorum direksiyonu. İşte o anda görüyorum. Ön camın sağ alt köşesinde duruyor. Birisi sileceğin altına sıkıştırmış. Küçücük sarı bir çiçek. Belli, bahçeden kopartılmış ama buna üzülmüş gibi değil. Orada, sileceğin altından gözümün içine bakıyor sanki. Duraksıyorum. Şaşırıyorum. Çaktırmadan diğer araçların camlarına bakıyorum, belki hepsinde vardır aynı çiçekten diye ama yok. Birisi arabamı tanımış ve bu zarif jesti yapmış. Ve sonra da sır olup gitmiş. Kim olduğunu tahmin etmem mümkün değil. Ama seviniyorum. O minik sarı çiçek, şimdiye kadar aldığım bütün kocaman demetlerden daha kıymetli geliyor. Çünkü o tatlı bir sürpriz. Yerimden kalkıp almıyorum. Bırakıyorum orada kalsın. O arada hareketlenip gideceğim yere doğru yola çıkıyorum. Ben aracı sürerken çiçek hep yüzüme gülümsüyor. Rüzgardan falan etkilenip düşeceğe benzemiyor. Bense mutlu fakat meraklı bir biçimde düşünüyorum. Acaba kim? Kimbilir! Aslında bunun pek önemi yok galiba. Kim olursa olsun bana beslediği sevgiyi ifade etmiş. İşte bu, dünyadaki en saf duygu. Belki de o gün hayata iyi tarafından bakmayı başarabildiğim için verilmiş bir armağan. Mutlu olmak bu kadar kolayken anlamsız işlere üzülerek geçirdiğim binlerce güne bir kez daha acıyorum. Bu morali her güne yaymak mümkün değil biliyorum ama o günün anısı ilerisi için bir umut kalbimde. Minicik bir çiçeğin bu kadar karışık bir düğümü çözebilmiş olması tuhaf.