Bir gazete dün kocaman puntolarla halkı uyarmış: Kartzede Olmayın diye. Ne güzel! Olmayalım tabii. Peki ne olalım acaba? Bizim de çözemediğimiz bu zaten. Ne olacağımızı bilemedik bir türlü. Cepte para olmayınca insanın eli kredi kartına gitmeyecek de ne olacak? Günlerdir yazmaya çalıştığım bu. İnsanları köşeye sıkıştırmanın kimseye fayda sağlayacağını sanmıyorum. Kartlara fahiş faizler uygulanıyor. Nakit çekimleri durdurulmuş. Tüketici kredileri dondurulmuş. İşyerleri ödeme yapmıyor. Diğer yandan hayat devam ediyor. Evi kira olan kira borcunu ödemek zorunda. Yemek masrafını nereye kadar kısabilirsiniz? Okuldu, temel ihtiyaçlardı derken açık büyüyor. Bazı okurlarım son günlerde çok fazla politika yazmaya başladığımdan yakınıyorlar. Halbuki ben politika yazmıyorum. Ben günlük hayat akışını resmediyorum. Ve bu tabloda sıkıntıdan başka figür yok. Olamıyor! Kime dokunsanız bin ah işitiyorsunuz. Bu durumda ne yazılabilir? 2001 yazında hangi renklerin moda olacağından mı bahsedelim? Böyle giderse moda olabilecek tek renk var o da ten rengi. İnsanlar üstlerine başlarına bir şey alamayacakları için ciltleriyle idare etmek zorunda kalacaklar. Irklar arasındaki renk ayrılıkları ise radikal görüntülere yol açacak. Karamsar olmak istemiyorum inanın. Ama düşündükçe moralim bozuluyor. Petrole zam geldi. Bu demek oluyor ki aklınıza gelebilecek bütün tüketim ürünlerine zam geldi. Yabancı ilaçlara %30 zam geldi. Yerlilerin nesi eksik mantığı kapıdadır muhtemelen. Buna karşılık şimdiye kadar yabancı para birimleriyle kiraya verilen evlerde Türk diline tercüme yok piyasada. İşte daha dün bütün günü ev arayarak geçirdim. Mal sahipleri hâlâ sanki Mozambik'te yaşıyorlarmışçasına 1000-1500$ gibi rakamlardan bahsediyorlar. Şaka gibi! Fakat bizde gülecek hal kalmadı. Milletin malı kıymetli. Bizde ise bir tevazu ki sonu yok. Bize borcu olana üzülmesin diye sesimizi çıkartamıyoruz. Borçlu olduklarımıza sonradan üzülmeyelim diye bir söz söyleyemiyoruz. Tası tarağı alıp gitmek geliyor bazen içimden ama o zaman da ilginç bir soru çıkıyor sahneye: Nereye? Hoş değil mi? Nereye hakikaten? Doğduğumuz bir memleketimiz olsa hiç vakit kaybetmeden düşeceğim yollara. Ama yok! Zaten ne var ki o yok olsun?