Tartışmalara bayılan milletim, bu konuda artık hiç sınır tanımıyor. Mübarek Ramazan ayında bir nebze olsun huzur buluruz diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Hangi kanalı açsanız karşınıza bir tartışma programı çıkıyor. İşin üzücü yanı, bunların ortak konusunun İslamiyet oluşu. Şimdi diyeceksiniz ki tartışmanın neresi kötü? Genel anlamda baktığınızda elbette kötü bir yanı yok. Ama detaylı düşünürseniz mahzurlarını siz de fark edersiniz. Türkiye yüzölçümü olarak çok büyük bir ülke. Bunu, yurtdışına çıktığınızda daha iyi anlıyorsunuz. Bu kadar geniş topraklara sahip bir coğrafyada doğal olarak nüfus da çok kalabalık. Ortalama yetmiş milyon olarak hesaplanan insan sayısını göz önünde bulundurursak neyle kaşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlarız. Bir tartışmayı ekrana taşıdığınızda sizi Şırnak'taki sınır karakolundan Tekirdağ'daki rakı fabrikasına kadar her yerde izliyor insanlar. Bu insanların arasında okuma yazma bilmeyeni var, üniversitede öğretim üyesi olanı var, inananı, inanmayanı, başka dinlere mensup olanı var. Kısacası hitap ettiğiniz topluluk birbirinden çok farklı altyapılara sahip. Dolayısıyla söylediğiniz sözü çok tartmanız lazım. Çünkü yanlış anlaşılma ihtimali çok yüksek. Omuzlarınızı silkip 'Onlar da doğru anlasalardı' diyebilirsiniz. Eğer böyle bir hakkınız olduğuna gerçekten inanıyorsanız. Din, çok genel olduğu kadar aynı anda çok da özel bir konu. Bıçak sırtı kadar keskin olan yüzeyinde yürümeye kalkıştığınızda anlarsınız nasıl bir tehlikeyle iç içe olduğunuzu. Bir yanda uyulması gereken kurallar varken diğer tarafta tamamen Allah'la kulu arasındaki özel ilişki var. İkinci bölüme karışmaya kimsenin hakkı yok. Zaten tartışmaların aşağı yukarı hepsi kurallarla alakalı. Bu noktada, itiraf ediyorum ki içime fenalık geliyor. Din gibi hassas bir konunun her gün masaya yatırılması, akla hayale gelmeyecek soruların sorulması, milleti kuşkuya düşürecek lafların düşüncesizce sarf edilmesi vicdanımı rahatsız ediyor. Bunca yüzyıldır ibadet eden insanların bu saatten sonra kendilerini sorgulamak zorunda kalmaları üzücü. Bütün bunlara ne gerek var diye sormadan edemiyorum. Benim kadar okumaya, öğrenmeye ve yeniliklere açık bir insanın bile sıkıntı duyması acaba kimseyi ilgilendirmiyor mu? Bıraksalar da rahat rahat, bildiğimiz gibi orucumuzu tutsak, namazımızı kılsak olmaz mı? Ölçüyü kaçırmakta üstümüze yok. Bunu biliyorduk, bir daha hatırladık. Bu telaş içinde, bundan sonra Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri buluşacağımızı belirtmek istiyorum. Yeni adresimiz bu sayfada bu köşe.