Sana canım demeliyim

A -
A +

Şehri temiz serinliğiyle ıslatan yağmura bir kez daha minnettarım. İnsan kendisini yeniden doğmuş gibi hissediyor. Sabahları kalkıp toprağın yenilenmiş mutlu kokusunu içime çektiğimde 'tamam' diyorum, 'hâlâ umut edilecek bir şeyler var.' Elimin yazası geliyor o zaman. Söyleyecek milyonlarca söz dilimin ucunda itişip kakışmaya başlıyor. Onların bu şımarık halleri beni eğlendiriyor. Dertler gözümde küçülüyor ve iyice değersizleşiyor. Gözlerimi semaya dikip teşekkür ediyorum sessizce. İlk gençlik yıllarımın umarsız kalp çarpıntıları yükseliyor göğsümden. Artık o yaşlarda olmadığım için sevinip duygularımı dizginleyebiliyorum. Ne yorucu bir şeydir o genç kızlık dedikleri! Her sözden, her bakıştan olmadık manalar çıkartır; gereksiz yere dünyanın en mutlu ya da en mutsuz kişisi ilan edersiniz kendinizi. Kalbiniz bir miktar kabuk bağlayana kadar bu gel gitlerin kurbanı olursunuz. Sonra bir sabah uyanırsınız. Bir de bakarsınız ki sevinç duymanız için artık bir çift yabancı göze ihtiyacınız kalmamış. Doğan güneş, açan çiçek, küçük bir çocuğun kahkahası yeterli olabiliyor kendinizi iyi hissetmenize. Bunları atlattığımdan olsa gerek, biraz üzülerek izliyorum gençleri. Elimde olsa bildiklerimi aktarırdım kalplerine ki boşuna acı çekmesinler. Ama dünyanın kanunu bu. Herkes payına düşeni yaşayacak. Aralarında yaşananları izliyorum bunları düşünerek. Mesela birbirlerine yolladıkları mesajları okuyorum. Öyle inanılmaz cümleler kuruyorlar ki yazarlığımdan utanıyorum. Mesela bir tanesi şöyle: Sana ne demeliyim? Hayatım desem hayat kısa. Güneşim desem o da batıyor. Çiçeğim desem soluyor. Sana canım demeliyim çünkü bu can seninle yaşıyor. Buyurun bakalım! Hoş değil mi? Sözler güzel, güzel olmasına da kalıcılıkları pek fazla olmuyor işte. İki günde aşık olup bir günde unutuveriyorlar. Haydi bu sefer aynı mesajlar başkalarına gönderiliyor. Bu yüzden olsa gerek, çoğu, mesajları telefonunun hafızasında saklıyor. Ne zaman lazım olacağı belli değil çünkü! Adını aşk koydukları bu duygunun sadece heyecan olduğunu anlamaları için gerçek aşkın tokadıyla sarsılmaları gerek. Şöyle bir sersemleyip yıldızları saymak, sevdiğini görmezse nefes alamayacağından korkmak getirir insanı kendine. Ondan sonra bir daha asla eskisi gibi olunmadığını da öğretir. Bir sözcüğün nasıl kalbi kanattığını bilmek için kanamaktan başka çare yok. Bu dersleri aldıktan sonra yağan yağmurun serinliğine minnettar olmak kolay. Çarenin başka bir kuldan gelemeyeceğini bilmek için kul olduğunu anlamak lazım. Bir çiğ tanesi kadar küçük ve yetersiz ama bir o kadar da güzel ve elde tutulamaz olduğumuzu bilmek bizi teselli etmeli. Kendimizi bilirsek başkalarını bilmemize gerek kalmaz. Zaten onları bilebilmek ne mümkün?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.