Yine sesim kısıldı. Haklılığımı kanıtlayayım derken kaybettiğim yıllara ilaveten bir de sesimden oldum. Gerçi benimle birlikte yaşayan insanlar konuşamama durumumdan hiç şikayetçi değiller. Şikayetçi olan benim. Konuşsam da beni dinlemediklerini hâlâ kabul edemediğimden olsa gerek inadımı sürdürüyorum. Duymakla dinlemek arasındaki farkı sağolsunlar bana her gün gösteriyorlar. Doğru olduğunu bildiğiniz bir fikri savunurken karşınızdakinin dayanaksız olduğu halde itiraz etmesi kadar sinir birşey olamaz. Türkiye'de bu, sıklıkla karşımıza çıkan bir durum. Tartışmayı başaramamak, her türlü sohbeti kavgaya çevirmek tipik bir Türk tavrı haline geldi. Dinlemek her zaman konuşmaktan daha zordur. Bu yüzden en ufak bir fikir ayrılığı bile çığlık çığlığa son bulabilir bu ülkede. Siyaset Meydanı'ndan A Takımı'na oradan da bizim evlerin içine giren kavga kıyamet formu artık içimize işledi. Anlaşamadığımız herhangi bir konuda aklımıza hemen Hatemi kardeşlerden birisini çağırmak geliyor. Gerçek entellektüeller tartışmayı bilir çünkü. Şakayla karışık adlarını andım ama Hatemi ailesinin tanınan her ferdi gerçek entellektüeldir. Dolayısıyla hakemlik onların hakkıdır. Olgun başak eğilir. Ve eğilmeyi bilen dal kırılmaktan korunur. Bu gerçekleri sindirebilsek sohbeti kavgaya çevirmezdik. Ama dediğim gibi olgun başak haline gelebilmek için yenmesi gereken birkaç tane kırk fırın ekmek var. Şimdiki ağırlığımız olsa olsa İtalyanlar gibi bağıra çağıra tepinmeye yetiyor. Sesimi geri istiyorum. Emeklerimi, fikirlerimi, sabırlarımı; herşeyimi geri istiyorum. Anladım ki bireysel olarak ilerleme kaydetmek toplamda kalite için yeterli değil. Boğazım ağrıyor. Üstelik de haklı olduğum yerde yine haksız çıkmayı başardım. Bir an önce kendi özelime çekilip kafamı toplamam lazım. Yağan yağmur, taze toprak kokusu ve arkadaşlarımın yeni edindikleri kedi belki bana yardımcı olabilir. İnsan sevince herşeye katlanıyor. Mesela ben hiç kedi sevmem. Hele de sarı ve ot yeşili gözlü olanları hiç mi hiç sevmem. Ama tam da bu tarife uyan bir kedi vakasıyla karşı karşıyayım. Bütün eksi puanlara bir de ismi eklenince tahammülüm iyice zorlanıyor. Çünkü kedinin ismi Sarıkız. Normalde bol süt veren şirin bir ineğe konması gereken bu isim bizim hayatımıza kedi ismi olarak girdi. Gördüğünüz gibi mücadele edilecek çok işimiz var. Olmayan sesim, olmaması gerektiği halde olan kedim ve ben hâlâ direniyoruz.