Stajyer Arjantin

A -
A +

Karanlık bir gece... Sadece şehrin değil bütün ülkenin üzerine çökmüş olan moral bozukluğu artık doruk noktasına ulaşmış. Gelen haberlerin hiçbirisi olumlu değil. İnsanlar yarınlarını göremez olmuşlar... Gece karanlık, ruhlar sıkıntılı... Para dönmüyor. Birtakım insanların istediği olmuş, herkes haddini bilmeye başlamış. Bunun sonucu olarak eller ceplere gitmiyor. Gidemiyor. Bir gelecek korkusu ki sormayın! Hal böyle olunca değil gezmek, eğlenmek eve alışveriş yaparken bile tedirginlik hissediliyor. Ve sonra insanın sabrı tükeniveriyor. "Yeter artık, ne olacaksa olsun" deyip zıvanadan çıkıyor. Öyle ya, bir can borcumuz var Allah'a. Onu da ödedik mi tamam. Eğer sorunları çözecek bir çare görünmüyorsa ufukta, eğer kimsenin durumu diğerininkinden daha parlak değilse ne yapabiliriz o zaman? Bu düşüncelerle sokağa çıkılıyor. Her zaman tıklım tıklım olan şehir trafiği adeta terk edilmiş gibi. Buna sevinmek mi lazım yoksa üzülmek mi belli değil. O yüzden iki ihtimal de kendi haline bırakılıp yola devam ediliyor. Önce masrafı abartılı olmasın diye bir sinemaya gidiliyor. Romantik komedi izlenip moral bulunacak. Baş rollerde Mel Gibson ve Helen Hunt'ın bulunduğu Kadın Ne İster isimli filme giriliyor. Yakışıklılığı bütün dünya tarafından kabul edilmiş yaşı geçkin Mel Gibson beyaz perdede göründüğünde Bülent Ecevit'i pek aklına getiremiyor insan. Ama dakikalar ilerledikçe can sıkılmaya başlıyor. Film hiç de umulduğu gibi değil. Boş laflar, anlamsız dramaturji ve hiç beklenmedik oyuncuların başarısızlığı gecenin rengini lacivertten siyaha çeviriyor sanki. Bir fikir yakalanmış ve üzerine gidilmiş. Hepsi bu. Gerçek hayatta ister miyiz erkeklerin neler düşündüğümüzü bilmelerini? Kendi adıma isterim. Bir çok zahmetten kurtulmuş olurum hiç değilse. O kendilerini pek beğenen halleri tarihe karışır o zaman. Zaten filmde olan da bu. Mel Gibson'a ayırılan süre sona erdiğinde hayatın iki saatinin daha tarihe karıştığı pek akıllara getirilmeden salon terk ediliyor. Sinema kalabalık. Hem girişi hem çıkışı. Demek ki birçok kişi aynı mantıkla hareket etmiş o gün. Gazi Erçel'in istifası kesmemiş anlaşılan. Bir de Mel Gibson'a danışmak istemiş halkım ekonomik krizi falan. Belki derdimize çare olamaz ama hiç değilse mücevher misali parlayan gözleri var. İki saatliğine de olsa bizi stajyer Arjantin misali ülkemizden alıp Amerika'nın o parlak atmosferine götürebilir. Karanlık bir gece... Hiç değilse gündüzler biraz aydınlanıverse artık.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.