Sultanların şehri

A -
A +

Hafif sarı, hafif serin bir sonbahar gününde, Sultanların şehri İstanbul'da ne yapılır? Bu iyi bir soru. Şöyle etrafınıza bir bakın. İnsanları inceleyin. Ben sık sık yaparım bunu ve çok eğlenirim doğrusu. İzlenimlerimden bir kısmını sizlerle paylaşayım isterseniz. Önemli mevkilerde bulunanlar her zaman yaptıkları gibi arabalarına biner, keşmekeş halindeki trafiğin içine dalarlar. Yolda sürekli telefonla konuşurlar. Uzakta polis olduğunu fark ederlerse son anda telefonu kucaklarına bırakıp suçlu bir yüz ifadesiyle süzülürler. Sonra yine telefonu alıp konuşmayı sürdürürler. Böylece önemli insan oldukları konusunda hiç kuşkuları kalmaz. Büroya ulaşır ulaşmaz günün temposuna ayak uydururlar. Bu sırada ekonomik durumu rahat fakat yapacak pek işi olmayanlar yatak keyfiyle meşguldür. Bir o yana bir bu yana dönmekten sıkılana kadar oyalanırlar. Sonra güne başlamaktan başka çare olmadığını anlayıp kalkarlar. İlk kahve içildikten ve televizyona şöyle bir göz atıldıktan sonra onlarda da telefon trafiği başlar. Biraz dedikodu, biraz günle ilgili plan program derken yapacak en iyi şeyin giyinip çıkmak olduğuna karar verirler. Artık kuaföre mi gidilecek yoksa bir arkadaşa kahve içmeye mi yada ikisi birden mi, belli olmaz. Son ekonomik kriz olmasa alışverişte seçeneklerden birisi olacaktı ama artık bu pek mümkün görünmüyor. Dar gelirli ve doğal olarak huzursuz kişiler ise eğer bir iş sahibi olacak kadar şanslılarsa çoktan yola çıkmışlardır. Otobüs kuyruklarında bunalıp aceleyle işyerine ulaşmanın telaşını yaşarlar. Onları ayakta tutan hayalleridir. Bir gün her şeyin düzeleceğini düşünürler. Ne kadar dalga geçiyor gibi yapsalar da o eski Türk filmlerindeki kızlara özenirler. Tabii birde bir gece önce izledikleri magazin programlarının tortuları vardır kafalarında. Kimlerin ünlü olup paraya kavuştuklarını görünce umutları artar. Neden olmasın diye sorarlar kendilerine. Neden ben de onlar gibi olmayayım? İşsizlere gelince... Orada sıkıntı büyük işte. Borç gırtlağa kadar, ufukta iş imkanı yok, yüzler asık. Evin içinde imalı sözler gırla giderken yine de karizmayı çizdirmemek için çaba sarf etmek kolay değildir. Çeşitli iş teklifleri olduğu fakat uygun bulunmadığı iddia edilir. Buna kimse inanamaz tabii ama ne yaparsınız? Evde fazla durulamayınca sokağa çıkılır. Eller cepte, hayata kızgın dolaşılır. Her köşe başında şans aranır ama pek bulunamaz. Sultanların şehri eskisi gibi değil artık. Her metre karesinde anıların uyuduğu bu gözbebeği güzel, biraz küskün biraz yaşlı artık. Üzerinde yaşayanlara acıyordur belki de kim bilir? Zenginlikle fakirliğin, iyilikle kötülüğün bu kadar iç içe olduğu kaç şehir vardır dünyada? Bir elin parmakları kadar ancak. Ama hiçbirisi İstanbul gibi bir tarihe sahip değil. Hiçbirisi için bunca kan dökülmemiş. Hafif sarı, hafif serin bir sonbahar gününde, Sultanların şehrinin bir yerinde oturmuş bunları düşünüyorum. Şimdi benim bastığım topraklara yüz yıl sonra kim basacak diye merak ediyorum. Siz de düşünün isterseniz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.