Yaz sıcaklarının hiçbirimize acımadığı şu günlerde bir yandan sağ kalmaya çalışırken diğer yandan da tavla öğreniyorum. Henüz onlu yaşlardayken öğrendiğim satranca inat, bu zamana kadar oturup tavla öğrenememiştim. Kedinin uzanamadığı ciğere murdar demesi gibi ben de tavlayı biraz hafife alırdım. Sanki isteyen herkesin bir kaç saat içinde uzman tavrıyla oynayabileceği bir oyunmuş gibi algılardım. Değilmiş. Hem de hiç değilmiş. Kapı alacağım, pul kıracağım diye hayatı bile yol yol görmeye başladığımdan beri usta tavlacılara saygı duymayı da kavradım. Meğer ne zor işmiş! Gözümün önünde altı-bir kapısı, düşeş, altı-beşle kaçma sahneleri uçuşuyor. Tavla erkeksi bir oyun. Daha ziyade erkeklerin dünyasında yer alan bir zaman geçirme biçimi. Elinde tavla, rakibine nispet yapan çok oyuncu görmüşsünüzdür. Erkeklerin arasında ciddi çekişme konularından birisi. Kadınlar fazla ilgi göstermiyorlar nedense. Satranç gibi tüm insanlara hitap edebilen bir yüzü yok bu oyunun. Buna karşılık son derecede zevkli, kafa yoran ve eğlendiren bir yapıya sahip. Gerçi yenildiğinizde sinir oluyorsunuz ama o da işin tuzu biberi. Hayatta hiçbir işi uzaktan bakarak değerlendirmemek gerektiğini bir kez daha anladım. Başta da söylediğim gibi kolay gözükmesine rağmen hiç de kolay olmayan bu oyun daha pek çok örneği gibi çalım attı bana. Gerçi öğrenmeye başladım. Arada sırada yorulup hiç yapmamam gereken hatalar yapıyorum ve almış olduğum oyunu veriyorum acemiliğimden ama bu da geçecek. Oynadıkça el alışkanlığı ve tecrübe kazanacağım. İyi oynadığıma kani olduğum gün herhalde ilgimi kaybetmeye de başlarım. Bu da benim maymun iştahlı yapımdan kaynaklanan zafiyetim. Ama önce iyi olduğuma inanmalıyım. İnsanların el attıkları her işte yapabileceklerinin maksimumunu yapmaları gerektiğini düşünenlerdenim. Bulaşık yıkarken bile tüm dikkatinizi vermeli, olabileceğinin en iyisini elde ettiğinizi bilmelisiniz. Kırık dökük, yarım yamalak işlerden hiç hoşlanmam. O şekilde yaşadığınız takdirde, sayısız yarımlıkla karşılaşırsınız bir gün gelir. Sayısız yarım ama tek tam dahi yok! Bu başarısızlıktır! Ama bir çok işi hakkıyla yapabiliyorsanız o zaman size bütün insanlar saygı duyarlar. Hatta tek bir işi bile tam yapmanız yeterli saygı görmek için. Hayatı, çalışmayı, sevmeyi ve başarmayı hafife alacak kadar lükse sahip değiliz hiçbirimiz. Aynaya baktığımızda kendi yüzümüze gülümseyebiliyorsak ne mutlu bize! Başımızı yastığa koyduğumuzda uyuyabiliyorsak ne devlet! Hedef belliyse, iş, atışı yapmaya kalmış demektir.