Uykuya veda

A -
A +

O gece kızımla birlikte oturmuş televizyon seyrediyordum. Uzun zaman önce bıraktığım bir eylemdi bu. Her gece evimin içine birbirinden kalitesiz programların dalmasından bıktığım bir dönemde tamamen vazgeçmiştim izleyici olmaktan. Hiç tanımadığım sayısız sunucu ve spikerin 'sevgili seyircisi' olmaktan istifa etmiştim. Haklı gerekçeleri olan doğru bir karardı bu. Fakat evin içinde bir çocuk olduğunda bu tip kararlarınızı uygulayamayabiliyorsunuz. Tarkan'ın nerede konser verdiğini ve ne giydiğini bilmeden yaşamak imkansız bugünlerde benim kızım için. Dolayısı ile de tekrar 'değerli izleyici' etiketinin altında soluksuz kaldığım günlere dönmüş oldum. İşte o gecede oturmuş pek çok Türk ailesi gibi televizyon seyrediyorduk. Onun sevdiği program bitmişti. Ben bütün ağırlığımı koyarak ve çeşitli tehditler savurarak haberleri izleyeceğimi haykırdım. Hiç değilse memlekette neler olduğunu öğrenelim diye düşünüyordum. Kanal D'nin haberlerini beğeniyorum. Ekrana yazılar yazıp sonrada kafamıza balyoz misali indirmeye çalışmadan haber neyse onu verip geçiyor. Benim hoşlandığım bir sadelik bu. Derken karşıma on dokuz yaşında yaşlı bir kadın çıktı. Pınar Konuşkan. Kim olduğunu biliyorsunuz, bana bir sürü satırı boşuna yazdırmayın. Gözaltında kaldığı yedi günün sonunda dışarıya çıkmış, inanılmaz bir medya savaşının ortasında kalmış, şaşkın bir çocuk. Ama sadece yaşı çocuk. Yoksa anlattıklarına bakılırsa yaşadıklarıyla yüzlerce yıllık acıyı çoktan çekmiş, bitirmiş. O anlattıkça ben utandım. O ağladıkça ben suçluluk hissettim. O sustukça ben ağladım. Duyduklarıma inanmak benim için çok zordu. Ama doğruları söylediği belliydi. Annesinin vefatından sonra babası tarafından yetiştirme yurduna bırakılan ve burada başına gelmedik felaket kalmayan, sonrasında evsiz barksız sokaklarda sürünen bir kızdı o. Binlercesinden sadece birisi! Şu anda bile onun gibi hayatta kalma savaşı veren, sokakta yatıp kalkan, toplum tarafından dışlanan, sevgi ve şefkatin adını bile duymamış kaç tane kız var kimbilir? Gözlerinde korku var. Yaşam onun için başlamadan bitmiş. Büyümeden yaşlanmış bir insan o. O anlatırken babası Ali Konuşkan diğer stüdyoda hâlâ yaptığı hatayı anlayamamış, konuşuyordu. En ufak bir sorumluluk belirtisi göstermeden. Gözlerinde tek bir damla yaş belirmeden. Konuşuyordu... Pek çoklarının yaptığı gibi, dinlemek yerine konuşuyordu! Devlet Bakanı Hasan Gemici aradı. Kendi açısından değerlendirmeler yaptı. Çocuk Esirgeme Kurumu ile ilgili bilgiler verdi falan. Ama Pınar sadece bakıyordu. Duyduklarına inanmadığı belliydi. Artık kimseye inanacak halinin kalmadığı ortada. Tuncay Özkan konuğunu fazla yormadan başarılı bir röportaj yaptı. Kimseyi rencide etmeden. O gece ben pek uyuyamadım. Bir kız evlat büyütmeye çalışıyorum. Ve aynı anda sokakta, burnumun dibinde yüzlerce Pınar yaşam mücadelesi veriyor. Hayatta kalabilmek için pisliğe batmış bir halde. Şuuru hiç olmamış ki kaybetsin denecek vaziyette. Uyuşturucu, hap bağımlısı olmuş, yarınları bulunmayan o çocuklar... Ölümle arkadaş, yaşamla rakip o genç insanlar... En az anneleri, babaları kadar sorumlu olduğumuz bu resim gözümün önünden gitmedi bir türlü. Artık rahat uyuyabileceğimi sanmıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.