Dibe vuran, aldığı hızla yukarı doğru zıplarmış. Bu teselliyle uzun müddettir bekliyoruz. Bakalım ne zaman yukarı doğru ivme alacağız? Doğrusu hem birey hem de toplum bazında fazla dayanacak gücümüz kalmadı. Geçen gün yağmura teşekkür anlamı içeren bir yazı yazmıştım. Aynı günün akşamı televizyonda bir vatandaşın görüntülerini izledim. Kızgın bir ifadeyle, bazılarının sırça köşklerinde oturup ellerinde nescafeleri olduğu halde yağmuru seyrettiklerini, onlarınsa çilesini çektiklerini haykırıyordu. Ve öfkeyle ilave ediyordu; 'Yoksulluk sadece belli insanlara mahsus olamaz!' İrkildim. Hakikaten elimde nescafemle takip etmiştim o sabah damlaları. Gerçi bir sırça köşkte yaşamıyorum ama o adamcağızın çektiği çileyi de çekmiyorum. Yine de kızılan benmişim gibi geldi. Üzüldüm. Bazı semtlerin yağmur sularının altında kalması elbette benim suçum değil ama herhalde hepimizin belli anlamlarda payı var sıkıntılarda. Yöneticiler toplumsal patlamanın olmayacağını iddia ediyorlar. Halbuki o gün o vatandaşın gözünde isyanı gördüm ben. Yerel yönetime falan kızmamıştı. Daha doğrusu aklına gelmemişti bile belki yetkililere kızmak. O, lüks semtlerde yaşayan ve evlerini su basmayanlara kızmıştı. İşte bu tehlike demek. Uzun zamandır özellikle medyanın kaşıdığı yara bu. Aça toku izletmek, eleştiriyor gibi yapıp aslında hedef göstermek prim yapıyor. Kısa vadede kazanç getiriyor ama uzun vadede çok can yakacak bir yangına körükle gitmiş olmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır. İşsizlik arttıkça, parasızlık yaygınlaştıkça insanlar daha çok kızacaktır. Belki halk sokaklara dökülmez ama kutuplar arasındaki mesafe açıldıkça sorun büyüyecektir. Bu gerçeği görmezden gelmek sadece günü kurtarır. Kimse zevk olsun diye kendisini başbakanlığın demirlerine zincirlemez. Bireyleri suçlamak ve gözaltına almakla sorunu çözemezsiniz. Orta direğin adı bile tarih olalı çok oluyor. İtiraf ediyorum ben yarınları pek parlak görmüyorum. Bunu söylediğinizde felaket haberciliği yapıyor muamelesi görüyorsunuz ama söylenecek başka bir şey de yok ortada. Kim, ne zaman, nasıl kurtarır bizi bu halden bilemem. Ama o her kimse bir an önce yüzünü gösterse iyi olur. En azından umut etme lüksüne sahip oluruz. O sabah yağmuru izlemiştim keyifle. Ve evet nescafede içmiştim. Kimsenin çektiği çileyi büyütmek değildi amacım ama bir çeşit duyarsızlıksa bu, sonradan pişman oldum, doğru. Yazık değil mi bize? En kısa anlarda bile keyiflenmek giderek suç haline geliyorsa, yazık değil mi bize?