Bu köşenin adı bazen komiğime gidiyor. Selin Dilmen Sizlerle! Sanki bir müjdeymiş gibi, sanki sizin çok umurunuzdaymış gibi. Üstelik son günlerde sizlerle fazla birlikte de olamadım. Yazmam gerekirken bu kadar üst üste yazamadığım hiç olmamıştı. Yazmak gerekliliği! Bir dostum, 'Yazarı gerebileceğiniz en acımasız çarmıh, her gün yazdırmaktır' demişti. Abarttığını düşünmüştüm. Şimdi öyle düşünmüyorum. Sadece her gün yaşamak bile yeterince zorken bir de her gün yazmak şaka gibi geliyor hepsi o. Şu anda camdan yapılma bir binanın son katlarından birisindeyim. Arada sırada dışarıya kayan gözlerim koyu gri sisin ardına saklanmış bir deniz görüyor. Öyle ki, denizin nerede bitip gökyüzünün nerede başladığı anlaşılmıyor. Çok uzaklarda bir şilep hayalet misali bir görünüp bir kayboluyor. Güvertesinde bir denizcinin, elinde sigarası, sevgilisini özleyip özlemediğini merak etmiyorum. Taşınabilir hayatımı almış, taşınabilir birkaç eşyamı denkleştirmiş, taşıması zor dertlerimle aynı denize ben de bakıyorum. Özlediğim çok şey var. Sayı olarak çok değillerse bile içerik olarak çoklar. Sevilmeyi özlüyorum mesela. Özlenmeyi, iyi davranılmayı, tahammül edilmeyi... Bunlar size sıradan gelmesin sakın. Eğer sahip olduğunuz nimetlerse kanıksama hatasına düşeyim demeyin. Dünyadaki en büyük servet sevildiğini bilmektir. Gözünüzün içine bakacak bir çift göze sahipseniz değerini bilin. Kocaman kirpiklerin çevrelediği gözlerde bir de şefkat varsa hele... Sevgi fukarası bir insan asla doymayacak insandır. Ona dünyaları verseniz yetmez. Bir şeyler hep eksik kalır. Tamamlamanın yolu ise bir tek sevgiden geçer. Hani şu milletin diline pelesenk ettiği, bol keseden adını kullandığı sevgiden! Söylendiği kadar kolay bulunmayan, bulunsa bile koruması kolay olmayan sevgiden! Kocaman cam binanın karanlık, küskün, yalnız odalarından birisinde oturmuş, aslında bilmenizden hiç hoşlanmadığım zafiyetlerimi anlatıyorum size. Bunu niye yaptığımı sormayın. Yaşamak zorunda olduğum yalnızlığımla ben, iyi geçiniyoruz. Fakat bugün bu şehir de yalnız görünüyor gözüme. Bu bina, insanlar, yağmur damlaları... Herkes ve her şey yalnız gibi geliyor bana bugün. Tahammül edemediğim belki de sizin yalnızlığınızdır, bilemiyorum. Sessizliğin gürültüsüne karışan yalnızlığın kalabalığı beni yoruyor. Sevilmemenin acılığı, özenilmenin tadına karışıyor. Hayat, komik olmayan bir şakadan ibaret gibi! Komik olmayan şakalar... Sevgisiz evlilikler... Aşk dolu ayrılıklar... Hayalet misali şilep kayboldu gitti. İçinde sevgilisini özleyen bir denizci var mıydı ve güvertede durmuş üşüyerek şehri izliyor muydu elinde sigarası, özlüyor muydu sevgilisini? Bilmiyorum. Ve hâlâ merak etmiyorum!