Sıklıkla başıma gelir. Bizim gazeteyi almayanlar köşe yazısı yazdığımı öğrendiklerinde hemen 'Ne hakkında yazıyorsunuz?' diye sorarlar. Buyrun bakalım! Bir ressama 'Sen şimdi bu resimde ne anlatıyorsun?' demekle aynı şey. Ressam resmi herkes kendi ruh dünyasına göre bir sonuç çıkartsın diye yapar. Aynı resme bakan iki ayrı kişi iki ayrı sonuç çıkartabilir. Yazılara gelince... Bir yazara ne yazdığını sormak tuhaf. Kısaca 'Yazı' deyip geçmek lazım ama o da kabalık olur. Aslında soruda kötü niyet yok, biliyorum. Onların öğrenmek istedikleri yazı kulvarım. Acaba siyaset mi yazıyorum, magazin mi vs. Fakat yazı sanatını bu şekilde uzmanlık dallarına ayırmak benim bakış açıma ters düşüyor. Ben yazıyı hayat gibi algılıyorum. Hayatın içinde ne varsa yazının içinde de o olmalı gibi geliyor. Düşünün bir gününüzü. Üzüntüyü, sevinci, sürprizi, yorgunluğu, politik gelişmeleri, kavga, gürültüleri yaşamıyor musunuz yirmi dört saatin içinde? Yaşıyorsunuz. İşte benim yazılarım da aynen böyle. Türkiye'de yaşamakta olan her sıradan vatandaş gibi ben de hükümetin aldığı kararlardan birebir etkileniyorum. Bazen hoşuma gidiyor gelişmeler bazense çok kızıyorum. Kriz olduğunda parasız kalıp şaşırıyorum ne yapacağımı. Yarınlarımın güvence altında olmasını istiyorum ama bunun böyle bir sistemde imkansız olduğunu biliyorum. Yaşadığım toprakların tarihini merak ediyorum. Bugünkü alışkanlıklarımızı oluşturan binlerce yıllık geçmişimizden etkileniyorum. Okuyorum. İzliyorum. Yaşıyorum. Ve yazıyorum. İşte benim yazma biçimim. Bu tarza ne isim verileceği umurumda değil ayrıca. Böyle beğeniyorum köşemi. Olduğundan daha ciddi bir havaya sokup ukalalık yapmak gibi bir niyetim yok. Dolayısıyla ne yazdığımı soranlara 'Hayatı' diyorum. Karşımdaki aldığı cevaptan tatmin olmuyor. Ne demek istediğimi düşünüyor bir müddet ve sonra boşveriyor. Bense neden her şeye bir isim bulmak zorunda olduğumuzu merak ediyorum. Çözmemiz gereken bunca mesele varken neden insanların kendi işleriyle değil de başkalarının işleriyle uğraştıklarını sorguluyorum. Baharın yaklaştığı, kuşların neşeyle cıvıldadığı şu güzel günleri doyasıya yaşamak varken, hayatı sanatla taçlandırmak dururken ne demeye boş işler peşinde koştuğumuzu anlayamıyorum. Her neyse. Ben yazıyorum siz de okuyorsunuz. Ve bu güzel! Satırlarda buluşmak, duyguları paylaşmak, benim parmaklarımdan çıkan kelime dizilerini sizin gözlerinizde görmek mutluluk. İsmi ne olursa olsun.