Hani bazen insanın dilinin ucuna bir söz gelir de söyleyinceye kadar unutur ya, işte yazarken de bana bu olur. Kafamda yazacağım konuyu belirlerim, masaya oturduğumda uçar gider. Neydi diye çırpınsam da fark etmez. Şu anda da aynı sıkıntıyı çekiyorum. Hatırlamaya çalışırken, gözümün önünden çeşitli ihtimallere ait vizyonlar geçiyor. Mesela Bülent Ersoy'un korumalarının gazetecileri tartaklayışı. Bu olabilir miydi yazacağım? Yok olamazdı çünkü ben bu tip magazin haberlerine de onlara malzeme olanlara da fazla takılmıyorum. 'Hayatın akışı içinde bir yeri var herhalde bunlarında' deyip geçiyorum. İşin fazla derinine inersem sıkıntı duyacağımı bildiğim için üstünkörü bakıp unutmak en iyisi. Peki ne olabilir? Harry Potter'ın yeni macerası çıktı, o muydu? Ateş Kadehi isimli bu kitaptan bahsetmeyi düşünmüş olabilirim ama herhalde bu da kabak tadı verir diye ertelemiş de olabilirim. Hafıza zafiyeti ne kadar kötü görüyor musunuz? Show Haberde izlediğim savcı görüntülerine ait bir yorum olabilir miydi? Evet olabilirdi. Fakat seyrederken bile o kadar yadırgadım ve midem bulandı ki bunu bir de köşeme taşımak, parmaklarımı bu konuya bulaştırmak beni üzerdi herhalde. Demek bu da değil. "Cevap Veriyorum" isimli kitabıyla gündeme oturan ve tartışma programlarını bir bir gezen sayın yazarla alakalı birkaç satır mıydı yoksa? Bu olabilirdi ama sonradan başım ağrırdı herhalde. Bizim gazetenin yayın anlayışı "isim vererek" eleştiri yapmak konusunda fazla esnek değil. Ben de yazmaya başladığım zaman durmakta zorlanıyorum. Bazen kalemimi olduğu gibi bıraktığımda sıkıntı oluyor. Yayınlanıp yayınlanmayacağını bilmediğim satırlar için yorulmak da işime gelmiyor doğrusu. Fakat şu kadarını söyleyebilirim, tam Ramazan öncesi, insanların kafaları zaten fazlasıyla karışıkken bir de bu konularda yüksek sesli tartışmalar yapmak fayda sağlamıyor topluma. Eh, bu kadar kibar bir cümle olabilirdi değil mi ama? Queens'e düşen uçak ve onunla ilgili tahminler beni pek ilgilendirmiyor, o konu değildir gri lopçuklarımın arasında kaybolan. Peki neydi o zaman? İbrahim Tatlıses'le alakalı dünyanın öbür ucundan gelen haberler de içimizi rahatlattığına göre? Nelerle uğraşıyoruz gördünüz mü? Hayat akıp giderken başkalarının özel işlerine yoğunlaşmaktan kendi fırsatlarımızı kaçırıyoruz. Ne yazacağımı unutmadım aslında. Ne yapacağımı şaşırdım olsa olsa. Bu kadar anlamsız sesin bir anda çıktığı kakofoni ortamında başımın ağrısından duramıyorum. Olumlu olmak, pozitif enerji yaymaya çalışmak gibi faydalı işlerin peşinde koşmak dururken toplumun büyük çoğunluğunun aksini istemesi yorucu değil de nedir?