Yeni yılın ilk günü

A -
A +

Efendiiim...Büyük umutlarla beklediğimiz yeni yılın ilk gününü yaşıyoruz. Eğer dün gece ağır geçtiyse şu anda muhtemelen yorgunluk, uykusuzluk, başağrısı gibi eşlik edenleriniz vardır. Televizyon haberleri giden yılın son gecesinin bilançosunu vermeyi sürdüredursun siz önünüzde serili olan bembeyaz sayfaya dalgın gözlerle bakıyorsunuz. Böyle çok beklenenler kapıya dayandığında tarif edilmesi güç bir boşluk sarar ruhu. Belki gözümüzde büyüttüğümüz için geleni pek mütevazı görürüz. Neyse, zonklayan bir baş ve yanan gözlerle felsefe yapmaya kalkışmak daha da yorucu oluyor. Neydi geçen seneyi bu kadar sevimsiz kılan ve kurtulmaya çalışmaya iten hepimizi? Parasızlık? Evet. Bu çok ciddi bir etken tabii. Herkesi alıştığına hasret bırakan, belleri büken açmazın ortasında kıvrandık durduk. Terör? En kötüsü! Ölenler öldürenlere karışınca ve kan her yeri kırmızıya boyayınca hayattan tat almayı beklemek bile anlamsız. Sevgisizlik? Göreceli bir kavram. Kimin ne kadar sevip sevildiğini ölçmek mümkün değil. Zaten taleplerde farklı farklı bu konuda. Kimi sevilmeyi amaç haline getirmişken kimisi de fazlasından bıkkınlık duyabilir. Peki ya yozlaşma, kopma noktasına gelme, bütün değerlerden sıyrılma? İşte kronik problemler. Ulaşılamayacak olanı hedeflemek ve bu uğurda ödenmeyecek bedelleri ödemeye kalkışmak yozlaşmanın altında yatan sebepler bence. Pahalıya mal olan şehir hayatı içinde yok olup gitmemek adına, biraz olsun palazlanmak amacıyla sararan tenler, donuklaşan gözler, solup giden umutlar... Başımıza her gün yeniden gelmekte olan bu felaketi daha ne kadar görmezden gelebiliriz? Sokaklarda sabahlayan kaç çocuğu yok sayabiliriz? Bunlar bunaltan sorular. Büyük umutlarla girdiğimiz yeni yılın ilk günündeyiz. Hayatımızın geri kalanının ilk gününde... Süslenmiş ağaçlar, alınıp verilen hediyeler... Bunlar güzel, hoş şeyler. Ruhları rahatlatan, neşelendiren işler. Ama ya devamı? Gelecek yıl da bu yıldan yaka silkeceksek neye yarar bunca telaş? Gelin seveceğimiz bir yıl olsun bu yıl. Bunun için elimizden geleni yapalım. Başağrısını bir fincan sıcak kahveyle marke edip pencereden dışarıya umutla bakalım. Baktığımızda görmek isteyeceklerimizi üretelim!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.