Türkiye'de işveren olmak

A -
A +

Ülkemiz tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. İşyerleri kapandı. Binlerce kişi işsiz kaldı. Birçok işveren işyerini kapatmamak için büyük bir caba harcıyor. Çalışanlar işsiz kalmamak için ücretsiz izin ve ücret indirimi dahil bir çok fedakarlığa katlanmak zorunda kaldı. Ekonomik krizden çıkmak için toplumun her kesimi çözüm arayışı içine girdi. Hükümet reel sektörü canlandırma adına bir takım adımlar attı. Bunlardan sonuncusu yeni açılacak işyerinin SSK primlerinin bir yıl ertelenmesi için kanun tasarısı hazırlandı. Bu tasarı TBMM'de görüşülüyor. Bu kanun tasarısı mevcut işverenlere bir kolaylık sağlamadığı için kendi içinde ciddi bir adaletsizlik taşıyor. Bu ayrı bir tartışma konusudur. Ancak ,ülkemizde işveren olmanın sosyal güvenlik ve iş hukuku açısından çok büyük sıkıntıları bulunmaktadır. Eğer bir işyeri açmaya karar verdiyseniz sizi neler bekliyor? SSK neler istiyor? Öncelikle işyerinizi SSK'ya tescil ettirmeniz gerekiyor. Yani işçi çalıştırmaya başlamadan en az bir gün önce "işyeri bildirgesi" düzenleyerek SSK'ya vermek zorundasınız. Aksi halde üç asgari ücret, yani 666 milyon lira para cezası ödemek zorunda kalacaksınız. İkinci olarak çalıştıracağınız işçileri "işe giriş bildirgesi" düzenleyerek SSK'ya bildirmeniz gerekiyor. Bildirmezseniz her bir sigortalı için bir asgari ücret (222 milyon) ceza ödeyeceksiniz. Çalıştırdığınız işçilerin aylık sigorta prim bildirimini takip eden ay sonuna kadar bildirmelisiniz. Her dört ayda bir de yine SSK'ya dönem bordrosu vermelisiniz. Bunlardan birisini atlar iseniz, her biri için iki asgari ücret ceza ödeyeceksiniz. Ayrıca arada işe aldığınız ve çıkardığınız işçileri de bildirmek zorundasınız. Emekli çalıştırıyorsanız her ay "sosyal güvenlik destek bordrosu" vermeniz gerekiyor. İş Kanunu'nu unutmayın Buraya kadar 506 sayılı kanunun hükümleri gereği olarak yapmanız gerekenleri yazdık. 1475 sayılı İş Kanunu'na göre işe başlarken birer işyeri bildirgesi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne vermeniz gerekiyor. İşçi giriş ve çıkışlarını ise, Sendikalar Kanununa göre yine Çalışma Bakanlığı ile Bölge Çalışma Müdürlüklerine ayrı ayrı göndermek zorundasınız. Aksi halde bildirmediğiniz tespit edilirse Cumhuriyet Savcılığı vasıtası ile her bir işçi için asgari ücretin beşte biri kadar ağır para cezası ödemek zorunda kalırsınız. Bu ceza Savcılık kanalı ile tahsil edildiği için çok yüksek çıkıyor. Örneğin bir yıl içinde 10 işçi giriş ve çıkışı var ve siz bunlar için Ek-1 ve Ek-2 olarak adlandırılan formları Bakanlık ve Çalışma Müdürlüğü'ne vermediyseniz yaklaşık 4 milyar ceza ödeyeceksiniz. İş bunlarla bitmiyor. Bu kez işyerinizde 50 ve daha fazla kişi çalıştığını İŞ-KUR'un öğrenebilmesi için her ay işçi bildirim listesi düzenleyerek İŞ-KUR'a göndermeniz gerekiyor. Ayrıca işten ayrılanlar için "işten ayrılma bildirgesi" düzenleyerek İş Kurumu'na göndermelisiniz. 50 kişinden fazla işçi çalıştırıyorsanız, %3 sakat ve eski hükümlü, %2 terör mağduru ve işyeri hekimi çalıştırmak için İŞ-KUR'a başvuracaksınız. Böylece bir işveren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı birimlere yaklaşık 15 bildirimde bulunmak zorunda kalıyor. Vergi yasalarından dolayı vermek zorunda olduğu muhtasar ve diğer beyannameleri saymıyoruz. Yani maliye kısmı bunların içinde yok. Halbuki, işçi çalıştırmaya başlayan işveren sadece SSK'ya işçi bildiriminde bulunmuş olsa olay kendiliğinden çözülecek. Zaten diğerleri angaryadan ibaret. Aynı Bakanlığın bir kurumuna yapılan bildirimler diğer kurumlara neden yapılsın? Örneğin; işveren işe giren ve çıkanları SSK'ya zaten bildiriyor. Neden Çalışma Bakanlığı'na, Çalışma müdürlüklerine ve İŞ-KUR'a bildirsin? Birisi unutulunca inanılmaz cezalar veriliyor. İŞ-KUR, 50 ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerini SSK'dan öğrenemez mi? Çalışma Bakanlığı veya Çalışma Müdürlükleri ile SSK arasında eş güdüm sağlanarak istenen bilgiler temin edilebilir. Çalışma Bakanlığı'nın yedi denetim birimi var Bu kadar kırtasiye hem işverenleri ciddi sıkıntıya sokuyor, hem de kamu için büyük bir yük oluşturuyor. Bu gün Çalışma Bakanlığı içinde iki Teftiş Kurulu, SSK içinde iki Teftiş Kurulu, bir kontrol memurluğu kurumu, Bağ-Kur içinde bir Teftiş Kurulu, İş-Kur içinde bir Teftiş Kurulu olmak üzere toplam 7 denetim birimi bulunmaktadır. Birkaç bizim haberimizin olmadığı kurul da bulunabilir. Bunlar ne yapıyorlar. İşveren denetleyecekler. Kurumların bir biri ile bağlantısının olmadığı gibi bu denetim birimlerinin de birbirlerinden haberi yok. Örneğin; bir eczacıdan aldığım faksta, bu eczaneye hem SSK müfettişi hem de Bağ-Kur müfettişi denetime gidiyor. Aynı eczaneye Maliye Bakanlığı'na bağlı Emekli Sandığı müfettişi de gitmiş. Üstelik önceki yıllarda çalışanları kontrol için İş Müfettişi, başka bir tarihte ise Sigorta Müfettişi gitmiş. Bunlardan hiç biri bir diğerinin ne yaptığını bilmiyor. Bunun gibi olaylar her işyeri için söz konusu. İşveren her gelen müfettişe nasıl hesap vereceğini düşünmekten iş yapamayacaktır. Siz siz olun işveren olmayın... Zira içiniz daralmasın diye Maliye'ye karşı yükümlülüklerinizi sıralamadım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.